Eğitim ama nasıl?

Pazartesi günü çalan ilk zil ile yeni eğitim ve öğretim yılı başladı. Bütün çocuklarımıza ve eğitim camiamıza başarı ve kolaylıklar diliyorum.
Bilginin bu kadar kolay ulaşılabilir olduğu bir dönemde asıl üzerinde durmamız gereken durum sanırım “eğitim” olmalıdır. Eğitim ve öğretimi arabayı çeken iki ata benzetirler, bunların at başı gitmelerinin önemi üzerinde dururlardı eskiden. Bu atlardan biri ileri gider ya da geride kalırsa, tahmin edileceği gibi çekilen araba yoldan çıkarak ya farklı bir yola sapacak ya da devrilecektir. Bu bakış açısı geçmiş yıllarda ki kısaca “davranışlarda istendik değişiklik yapma süreci” olarak tanımlanan eğitim anlayışının bir gereği idi. Eskiden topluma göre davranışlarını değiştirmek ya da topluma uygun hale getirmek istediğimiz için eğittiklerimizi artık “birey” olarak görüp onun ilgi ve istekleri doğrultusunda ona rehberlik etmeye çalıştığımız bir anlayış ortaya çıktı. Sanırım toplum ya da millet olmanın gereklerinden çok, birey olmanın özgürlüğüne değer veren küreselleşmeye doğru bir gidiş var.
Ancak unutulmaması gereken her milletin kendine göre hassas noktalarının olduğudur. Küreselleşmeyi medenilikle karıştırmamak gerekir. Elbette çağdaş dünyanın her türlü nimetlerinden faydalanıp, medeni toplumlar seviyesine ve onlarla etkileşim içinde olmaya her toplumun ve her milletin hakkı, hatta ihtiyacı var. Ama bu tek bir dünya toplumu oluşturmak, bu sayede gücü elinde tutanların dünyaya egemen olmasına çanak tutmamalıdır. Her toplum ya da millet kendi değerleriyle, kendi kültürüyle varlığını ortaya koyabilmelidir. Batı dünyasında Avrupa birliği adıyla oluşturulan hatta sınırları kaldırılan coğrafya da bile yine her millet kendi adıyla kendi kurallarıyla yaşamaya devam etmektedir.
Anlatmak istediğim günümüz dünyasında öğretimden çok eğitimin “milli” olması daha önemli hale geldiğidir. Eğer gelecek nesillerimizi kendi değerlerimizle, bizi biz yapan milli kültürümüzle yoğurup onları geleceğimizin teminatı haline getiremezsek biraz önce bahsettiğim o tek dünya toplumu içine karışıp gideceğimiz kesindir. Asırlarca dünya kültür arenasında kendi değerleriyle yer bulmuş, Türk-İslam kültürü adıyla yeni bir kimlik oluşturmuş, bu kimliğini korumak ve yüceltmek için gerektiğinde canını hiçe saymış bir milletin torunları olduğumuz unutmamalı, unutturmamalıyız. Onlara layık olduğumuzu, onlardan aldığımız emaneti koruyup yüceltme adına her zaman uyanık olmalı, bu emanete gelecek tehlikelere karşı gelecek nesillerimizi uyanık tutmak zorundayız. Ne demişti büyük önder, başöğretmen Atatürk: “Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır.”
2016-2017 eğitim-öğretim yılının milletimize, ülkemize hayırlı olmasını diliyor, tüm öğrencilerimize ve fedakâr eğitim çalışanlarına başarı ve huzur dolu bir eğitim-öğretim yılı temenni ediyorum.

Başa dön tuşu