İNANDIĞI GİBİ YAŞAMAYAN YAŞADIĞI GİBİ İNANIR

Türk Dil Kurumu sözlüğünde millet: Çoğunlukla aynı topraklar üzerinde yaşayan, aralarında dil, tarih, duygu, ülkü, gelenek ve görenek birliği olan insan topluluğu olarak tanımlanmaktadır.
Tanımda da vurgulandığı gibi din, dil, vatan, bayrak, kültür, gelenek, örf, adet gibi unsurlar bir milleti var eden ve ayakta tutan moral değerlerdir.
Bu hakikat ışığında özellikle son yılları dikkate alarak ülkemizde olan biteni geliniz birlikte değerlendirelim.
Din meselesi… En şerefli din olan İslam ile müşerref olan bu toplumun dini değerlerdeki hassasiyeti konusunda ne düşünüyorsunuz? Ne yazık ki dinin pek çok şeye haksız yere alet edildiğine şahitlik ediyorsunuz değil mi? Din adamı! Geçinenlerin dinden imandan bihaber olduğunu gördünüz değil mi? Öyle ise din eğitimi konusunda önyargılar bir tarafa konarak yeni bir paradigma ile hareket edilmesi kaçınılmazdır.
Peki, ya dil konusu! O da bir facia öyle değil mi? Bendeniz bizzat test ettim. Onun için rahatlıkla söyleyebilirim. Şimdiki nesil, bırakın Osmanlıca’yı Arapça’yı 40-50 sene önce Türkçe ile yazılmış kitapları dahi okuyamıyor, okusa da bir şey anlamıyor. Heyhat!
Ecdadın kanları ile sulanan bu aziz vatana sahip çıkma konusunda ne haldeyiz acaba? “Vatan millet Sakarya!” diyerek slogan üretmekten öte bilgi, maharet, makine ve hizmet üretenlerin sayısı yeterli mi? “Cari açık” kavramını ebediyen kapatmaya kararlı mıyız? Bu anlamda ay yıldızlı bayrağımızı sadece bu vatan sathında değil, gök kubbe altında dalgalandırmaya daima hazır mıyız?
Ya kültür meselesi… 2016 yılından 2017 yılına geçmek üzere olduğumuz şu günlerde alışveriş merkezi ve çarşıda dolaştığınızda kendinizi Paris, Berlin, Londra ya da Washington’da zannedersiniz. Bu durum dünya küresel bir hal aldığı için mi böyle; yoksa Batı’nın “evrensel” değerler adı altında biz farkında olmadan “emperyalist” emellerini gerçekleştirmelerine yardımcı mı oluyoruz?
Dostlar!
Bizi biz yapan değerlerimize sahip çıkmanın vaktidir. Hz. Mevlânâ’nın metaforu gibi öncelikle ayağımız bu topraklara sağlam basmalı. Ardından tüm kainatın farkında olunmalı. Bu arada asla tedbir elden bırakılmamalı. Ne demişler: “Hınzırdan post gâvurdan dost olmaz.”
Doğru söyleyeni dokuz köyden kovsalar da bendeniz inandığım doğruları söylemeye gayret edeceğim. Zira bunları söylemek bu millete en büyük hizmettir. Kaldı ki bir davayı ahmakça savunanlar değil, akıllıca yol gösterenler ancak muasır medeniyetlerin üzerine taşıyacaktır.
Kalın sağlıcakla…