DENEK DEĞİLİM!

Üç haftalık aradan sonra birlikteyiz.
Bu süre zarfında PLANDEMİ BÜYÜK BULUŞMA adıyla bir etkinlik yaptık. 3 bin kişilik bir miting diyelim biz ona. Resmi dilekçelerimizle, devletimizin tüm kurumlarına giderek millete gerçekleri anlatmak istedik. İstediğimiz büyük alanlara izin verilmedi. 26 Haziran Cumartesi tarihinde özel bir cafenin geniş bahçesinde bunu yaptık. Maskesiz, mesafesiz olarak yaptığımız mitingin üzerinden 3 hafta geçti. Bir kişi bile iç içe olduğumuz ortam sonrası “Covid oldum” demedi. Aslında sorgulanacak o kadar hadise vardı ki, sürecin tehlikesi bizi diğer gündemden de uzaklaştırdı. Kışın korku verip yazın da tatil yapanların anlatmadığı gerçekleri, vicdanlı doktorlarımız gelip o gün haykırarak konuştu ve anlattı. Rakamlar, sürecin tarih tarih belgeleri, denek sıvılarının yani aşı adaylarının insanlara alel acele zerk edilip sonrasında o insanların bir daha takip edilmemesi, DSÖ’nün planladığı ve yürüttüğü bir kumpas. Hedef İNSAN’ın kendisi. Maskeyle insanların 1.5 senedir ağızlarının bağlanıp zehir soluduğu, daha farklı hastalık çeşitlerine sebep olduğu gerçeği anlatılmazken tüm medya tek bir ağızla, tek taraflı propagandayla algı yapmaya devam ediyor.

Haziran ayında genel ölüm raporlarını açıklamakla yükümlü olan TÜİK bu Haziran ayında 2020 yılı ölüm oranlarını açıklamayacağını, ileri bir tarihe ertelediğini duyurdu. Peki ama niye? 2019 yılının rakamsal olarak altında olduğu için mi? Aşı sonrası yaşanacak olanlar mı bekleniyor? Nedir bunun sebebi açıklanmadı. Peki 2021 başında Karayolları Genel Müdürlüğü’nün kararına ne demeli! O karar şehir girişlerindeki nüfus oranlarının birden silinmesi. Niçin siliniyor? O rakamların ne gibi zararı oldu? Tabelası dururken üzerindeki sayılar niçin silindi? Bunun bir açıklaması yok. Kararın gerekçesi şu oldu: “Masrafa yok açıyor” diyeymiş..

Evet.. Biz 26 Haziran’da ekranlarda anlatılmayan gerçekleri anlattık. Covid adı altında çarşı, pazar, otogar gibi yerlerde çadırlarda aşılar yapılıyor. Bu aşıların -70 derecede soğuk alanda olması gerekirken (Öyle söylenmişti.) +40 derecede nasıl muhafaza ediliyor?

Yaz tatilinde her yer LEBALEB dolu. Nerede felaket tellaları? Tatil mi yapıyorlar. Kışın korku, yazın tatil. Milyonlarca insan aşı olduysa maske niye halen zorunlu? Üstelik sıcak ve açık havada? İki doz aşı korumuyor 3’e, 4’e koşun demeye başladılar. Aşı koruyorsa maske niye? 2 doz koruduysa 3. doz niye? Çünkü 6 ayda bir yenileme şartı geliyor. Aşılara güven verebilen yok. Üreticisi dahi sorumluluk almıyor. Böyle bir durumda gözü kapalı teslim olmak doğru mudur?

Ortada bir aşı yok. Bir denek sıvısı var. Bir de deneme tahtası gördükleri insan kitlesi var. Bu da tüm medyanın gücüyle yapılıyor. Zıt kutup medya bugün beraber bu süreci yürütüyorsa sorgulayın, sorgulayalım. Partizanlığı bir kenara bırakalım. Öyle bir kampanya süreci yürütüyorlar ki; Aşı olana hediye çeki, aşı olana Adana kebap, üstüne takım elbise, bir de ücretsiz yolculuk hakkı. Ne ararsan var. Çarşıya, pazara kadar indirdikleri sıvılarla sağlığımızı düşünüyorlar öyle mi? Hiç düşünmez misiniz? derim.
Bir çocuk annesine, “Anne benim maskem nerede?” diye soruyor. Gelecek neslimizi şeytanın simgesi, kölelik simgesi maskeye hapsettiler, zehirlediler. Beyinlere bu algı verildi. O çocuk büyüdüğünde maskeyle kendisini güvende hissedecek.
Yazık değil mi?

Gözüken o ki; 1,5 ay sonra felaket tellalığına devam edecekler. “Elitler ve Köleler” mesajı veriliyor. Şöyle; Maskeli garson bir kardeşimiz, maskesizlere hizmet ediyor. Sahte salgıncılar kışın korku veriyor, yazın da tatil yapıyor. HES kodu, maske, aşı dayatması insanların kölelik simgesine biat ettirilmek istenmesi. Bunun başka tarifi yok.

Hastalık yok demiyorum. Dünya varlığından beri vardı. Ölüm de vardı, ölen de ama öldürücü bir salgın yok. Aşı karşıtı da değilim. Ama ortada bir aşı da yok. Covid aşı sıvılarıyla insanların biyolojik taktikle sağlık adı altında işgal edildiğini görüyor, biliyoruz. Çünkü bunlar anlatılmıyor, yazılamıyor. YASAK!.
Sevgilerimle…

Başa dön tuşu