KÖPRÜDEN ÖNCE SON ÇIKIŞ!

Covid Bakanı’nın da ifade ettiği gibi Corona sürecinden itibaren dünya topyekün yeni dünya düzenine sert geçiş yapıyor. Şaibelere ilerleyen süreç kendisiyle çelişen kararlarla sorgulanması gerektiği gibi sorgulanmıyor, sorgulanamıyor, adeta teslim ediliyoruz. Özellikle Türkiye’de yaşanan hem siyasi, hem ekonomik hem de sağlık adı altındaki dayatma ve baskıcı süreç psikolojik bir savaşa, silahsız 3.dünya savaşına, biyolojik harp stratejisine dönüştü. Plandemi adını verdiğim süreci sorgulayan, araştıran bir çok insanla her hafta farklı mekân ve yerlerde bir araya geldik, geliyoruz. Büyük buluşmanın alt yapısını oluşturmaya, devletimizi, milletimizi bu tuzaktan kurtarmak ve uyandırmaya vesile olmak için çaba sarf ediyoruz. Kabul edelim, etmeyelim küresel güçlerin ve maşalarının sistemini yaşıyoruz. İnsanlık değişim yaşıyor. Bugüne kadar bildiklerinizi hep unutun. Çünkü tüm taşlar yer değiştirdi. Güvendiğiniz dağlar sizi teslim etti. Biz yola çıktık. Gördüğünüz bu insanların tek bir kılına zarar gelmemesi için her şeye HAZIRIM! Biz doğru olanı yapıyoruz. Çünkü insana has irade emanettir. Biz bu emanete sahip çıkıyoruz. Dünyanın 2.seansı bir daha yok. Bu tuzağa eğilir ya ömür boyu teslim olur köle gibi yaşarsınız ya da köleliğe teslim olmaz emanetinize sahip çıkarsınız. Biz işte meydandayız. Kimseyle kavgamız yok. Devlet bizim, devlet biziz. Millet bizim, millet biziz. KORKU YOK, ENDİŞE YOK, BEN YOK, O YOK, BU YOK. BİZ VARIZ. BİZ HEPİMİZ, BİZ HEPİMİZ..

 İNSAN BOZULUNCA DOĞA BOZULDU!

 Sular, akarsular, bitkiler.. İnsan eliyle doğanın dengesi bozuldu. Kendi bozulan insanoğlu doğayı da bozdu. Paraya taparken geleceğimizi çaldılar. Yeryüzünün süsü olan doğanın kendisini mahvettiler. İnsanın süsü olan insanlığa mahsus hasletleri de bitirdiler. Kendi yok olan insanlık, doğayı da yok etti. Sofralarımızdan bereket kalktı. Hanelerden huzur, adliyelerden adalet gitti. Binalardan komşuluklar kalktı. Birbirine hasretle bakan akrabalık ilişkileri tükendi. Sevdalar kalmadı. Sevenler kalmadı. Tuhaf bir nesil büyüdü artık. Her yaş grubu farklılaştı. Herkes bölündü. Kimi iyilik, kimi kötülük içinde yaşam mücadelesi veriyor. Kimi lüks, kimi yokluk içinde yaşıyor. Hani diyor ya şair, “Kiminin pırlantası ufak (!) dertli. Kiminin de ekmeği bayat (!)dertli.. Herkes bir değişime uğradı. Kendini bilenler değişmedi. Şuurunu yitirmedi. Yozlaşmaya kurban olmadı. Aldı başını gidiyor çocuklarına kıyanlar, çocuk yaşta özentiler. Eşlerini öldürenler. Ekonomik bunalımlar. Boşanmalar.. Ve buna bağlı sebepler. Adliye dosyaları aile içi şiddetle dolup taştı. Kaybettik. Güzel olan her şeyi kaybettik, yok ettik.

Tarih hep Firavun’un zulmünü konuşurdu. Şimdi Firavunların sayısı arttı. Yönetenler, yönetilenler. Kimi sistemi kullanarak kurban ediyor. Kimi sistemin kurbanı oluyor. Boğazından bıçaklanan bir kadının vahşice öldürmesi bu milletin hangi noktada olduğunu, gelişen ve değişen dünyada Türkiye’nin neleri kaybettiğini gözler önüne seriyor. Bir milletin değerleri uçup, kaçıp, yok olup gittikten sonra son model silahınız uçsa, kaçsa, havada atış yapsa ne yazar ki..

İnsanlık ölmüş ülkede.. Vicdan denilen güzel hasletler yok olmuş ülkede.. Huzur diye aradığımız eski günler tükenmiş ülkede. İnsan, insanlıktan uzaklaşmış. Müslüman, “Müslümanım” demekle, insan, “İnsanım” demekle geçiniyor sadece. Pislik akıyor saç tellerinden paçalara kadar. Pislik akıyor ruhtan bedenin son tırnağına kadar.. Tertemiz doğan ruhlar büyüdükçe kirlenmiş. Bu kirlenme bu çağa denk geldi. Beyinler çamur deryası. “Kalp” denilen et parçası taş kesilmiş. Duygular yok edilmiş, insani vasıflara layık her güzel kavram parça parça edildi. Hz. Mevlana’nın da ifade ettiği gibi; “Nice insanlar gördüm üzerinde elbise yok. Nice elbiseler gördüm içinde insan yok.” Durumu özetlemeye yeten en güzel mısralar. En güzel satırlar. O pahalı elbiselerin içinde insan yok, insanlık yok. Bedeni canlı olsa da eli kanlı, vicdanı kanlı, duyguları kanlı insanlar, bireyler türedi. Yok ediyoruz…

Başa dön tuşu