RAMAZAN FIKRALARI

Ramazan ayındayız.. Önümüzdeki bir kaç hafta oldukça hareketli olacak. Seçim yaklaştıkça, adaylar belli oldukça sözler sertleşecek…. Ama Ramazan ayı dolayısı ile süreç biraz daha sakin geçmesini umuyor ve diliyorum: Bende Ramazay ayın bu ilk günlerinde ilşk köşe yazımda hayata neşe ile bakmak adına geçmişte yazığımı fıkarlara dolu bir köşey tekrar yayınlıyorum. hayata gülerek bakabilmek önemlidir.. Gülün ve insanları sevin.. En büyük menfaatiniz kazandığınız dostlar ve uğruna arakadaşlık ettiğiniz değerler olsun..
Geçmişte siyaset mizahın konusu olurdu günümüzde ise davaların konusu olmuş durumdadır. Oysa Bizim fıkralarımızda güldürürür ve düşündürür. Düşündürürken öğretir ve sorgulatır. 11 ayın sultanı Ramazan ayında sizleri bu hafta Ramazan fıkraları ile aşbaşa bırakıyorum…

Bir Eşek Bir Öküz :

İki softa, ramazanda bedava yiyip içeriz diye bir Bektaşi köyüne misafir olurlar. Hoşbeşten sonra, içlerinden biri tuvalete gider.

Bektaşi, bu softaları kontrol etmek için odada kalana sorar:

— “Senin arkadaşın nasıl bir adam? Bilgisi var mı, yok mu?” O da kendini üstün göstermek için “Bırak şunu, eşeğin tekidir”, cevabını verir. Biraz sonra öteki softaya da aynı soruyu sorar:

— “Senin arkadaşın nasıl bir adam? Bilgisi var mı, yok mu?” Bu softa da öteki gibi “Bırak şunu, öküzden farkı yoktur”, cevabını verir.

Akşam olunca iftar sofrası kurulur. Fakat tepsinin üzerinde arpa ile samandan başka bir şey göremeyen softalar hayretle sorarlar:

— “Bunlar ne erenler?”
Bektaşi gülerek cevap verir:
— “Biriniz eşek, ötekiniz öküz. Sizin için bunlardan daha iyi azık olur mu?”

Borcun var mı?
Bir ramazan günü III, Mustafa’nın veziri Koca Ragıp Paşa’nın konağında yapılan sohbet esnasında Ragıp Paşa Şair Haşmet’e hitaben:

– ‘Senin de borcun var mı Haşmet?’ diye sorar ve ondan sonra şu cevabı alır:

– Evet efendim, mahalle bakkalına bin kuruş, kasaba beş yüz

Ragıp Paşa sorusunun anlaşılmadığını düşünerek şu açıklamayla birlikte tekrarlar sorusunu: .

– “Ben onu sormuyorum, oruç borcun var mı?’ Şair Haşmet bu soruyu şöyle cevaplamış: “ Paşam, oruç borcunu Allah sorar; sizin soracağınız kul borcudur”

* NASIL YETİŞECEKSİN
Sultan II. Mahmud Han zamanında bir zât, Ramazanda bazı ahbab ve tanıdıklarını iftara davet etmiş. Meşhur şair İzzet Molla da davetliler arasındaymış. Yatsı ezanı okunmuş, cemaatle namaza başlamışlar. İmamlık eden zât, namazı neredeyse iki secdeyi bir edecek kadar acele kıldırıyormuş. Çok kısa zamanda sonuncu rekatın tahıyyatına gelmişler. O aralık dışandan bir adam gelip namaz kıldıklarını görünce:

-Hazır abdestim varken ben de cemaate yetişeyim, diye düşünüp safa dahil olacağı sırada cemaat selam vermiş.

İzzet Molla dönüp adama şöyle demiş:

-Be adam! Biz içinde iken yetişemiyorüz, sen dışarıdan gelip nasıl yetişeceksin?

HER ŞEY ALLAH’TAN
Bektaşi’nin biri her gün kasabada ‘Her şey Allah’tan’, ‘Her şey Allah’tan’ diye mırıldanarak dolaşır dururmuş. Bir gün kasabanın serseri delikanlılarından biri, yine böyle mırıldanarak dolaşmakta olan Bektaşi’ye arkasından sessizce yaklaşmış, ensesine okkalı bir şaplak atmış. Canı fenş halde yanan Bektaşi’nin pür hiddet dönüp kendisine ters ters baktığını görünce;

-Öyle ne bakıyorsun baba erenler demiş, hani her şey Allah’tandı.

-Tabii demiş Bektaşi, her şey Allah’tan da, ben hangi deyyusu aracı ettiğine bakıyorum.

Başa dön tuşu