SON SÖZÜ İNANIN MİLLET SÖYLÜYOR!

Tarihi İstanbul seçimlerinin bitmesi ile ülke gerçek gündemine gelen zamlarla dönmüş durumda..
Tek adam olgusu ve korkusu İstanbul seçimleri ile aşılmış, millet iradesinin hiç bir baskı tehdit ve rüşvet ile döndürülemediği tescillenmiştir...
Bu ülke insanının mağduriyet karşısında hiç ayırım yapmadan mağdur olduğunu düşündüğü, kişilerin kurumların yanında durduğunu bir lkez daha göstermiştir.
AKP iktidarına giden yolu açan mağduriyet duygusu vatandaşımızın başka mağduriyetlere de müsaade etmeyeceğini göstermesi bakımından İstanbul seçimleri önemlidir.
Türk milleti tarih boyunca mağduru korumuş, mağrur olanı kibir sahibi olanı gösteriş ve şatafat düşkünlerini ise dışlamasını bilmiştir.
Tüm yayın organlarının devlet imkanlarının gücün ve gösterişin karşısın da tek bir adam durmuş, sessiz kitleleri harekete geçirerek 23 Haziran’da demokrasiyi yeniden baş tacı etmiştir.
Demokrasimiz eksikleri, yanılgıları ve bir kişiye bağlı kurumlara rağmen millet “ben istediklten sonra sen bir şey yapamazsın” mesajını çok anlamlı bir oranla net olarak ortaya koymuştur.
Önümüzde oldukça uzun ve de ekonomik zorlukların yaşanacağı bir dönem vardır. Bu süre içerisinde mevcut iktidar kutuplaştıran söylemlerine son vermeli, kucaklamalı, uzlaştırıcı ve de toplayıcı bir dil kullanmalıdır. Özellikle kendisi gibi düşünmeyen hatta cumhur ititfakının ya da kendi partilerinin yönetiminde olmayan belediyelere karşı daha yapıcı bir anlayış sergilemelidir.
Lakin İstanbul’u kaybeden ve iktidar kendisi için sonun başlangıcı olarak gördüğü bu durumu; farklı senaryolarla kendi lehine çevirme, hizmetleri engelleme çalışmalara sekte verme gibi bir tavırla yürütmemelidir. Böyle bir tavır takınırsa işte asıl sorun orda başlayacak, ekonomik sıkıntılar ve de büyükşehirleri elinde tutan ve kamuoyu desteğini arkasına alan muhalefete iktidara karşı ciddi bir kamuoyu baskısı oluşturması istenecektir.
Oysa ki Türki,ye’nin etrafının ateş çemberine döndüğü bir ortamda ne erken seçime ne de yaşanabilecek toplumsal eylemleri kaldırabilecek bir gücü vardır. Birlik ve bütünlük içerisinde hızla yaklaşmakta olan ve bizi de içine çekme olasılığı bulunan ABD - İran geriliminde bölgedeki tehdit altında olan 3-4 ülkeden biriyiz. Üstelik böylesine sıcak günlere girildiği bir dönemde askerlik sürelerinin kısaltılması da, asker açığının doğup doğmayacağı da bir tartışma konusu olarak önümüze gelmektedir.
Askerlik sürelerinin kısalması ile birlikte bölgemizde en güçlü ordu, asker sayısı bakımında İran olacaktır.
İran Silahlı Kuvvetleri 534.000 aktif askere sahip bölgenin en büyük ordusu haline gelecek. Türk ordusu ise terhislerle birlikte tahmin edilen rakam 200-250 bin civarında olmasının beklendiği ifade ediliyor. Bu durum da TSK, savunma sanayiinde teknolojik yenilikleri, profesyonel ordusu ile caydırıcı olması beklenirken kurmay kadrosunda oluşan zaafiyette Türkiye düşmanları tarafından dikkatle izlenmektedir.
4 Temmuz 2003 günü Kuzey Irak’ın Süleymaniye kentinde Türk Özel kuvvetlerinin başına çuval geçirilmesi ile başlayan, Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy ile devam eden ve 15 Temmuz hain darbe girişimi ile Türk ordusu planlı bir yıpratılma sürecini sokulmuş refleksleri test edilmiştir. Türk ordusunun 5000 yıllık tarihinde görmediği bir süreç yaşanmıştır. Hiyerarşik yapısında değişimler başlamış, siyaset belirgin bir hal almaya başlamıştır. İşte böylesine zorlu ve yıpratıcı bir dönemde tek gücümüz birlik ve bütünlüğümüzü koruyarak, demokrasimize sahip çıkarak, hukukumuzu çağdaş ve güvenilir bir rotada oluşmasını sağlayarak, kutuplaştırıcı bir dili bırakıp kucaklayıcı bir dille vatandaşa sarılarak, Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘ YURTTA SULH CİHANDA SULH’ sözünü özümseyerek geleceğe yürüyebiliriz... Çünkü; biz batı ile doğunun arasında köprü, kuzey ile güneyin arasında ise sınır(!) çizen bir coğrafyanın sahibiyiz. S400 alınırsa ABD bölgede mutlaka bir hamle yapacaktır. Çünkü; Türkiye ile mütteffik olmaktan uzaklaşacak kendisine yeni dostlar bulurken onları koruyacak adımları da hızla atacaktır. İran Suudi Arabistan’a, İsrail’e tehdit olurken onları korumak için bölgeyi ateşe atmaktan asla çekinmeycektir. Nasıl ki, Libya da sessiz kalan Rusya Akdenizde son kalesi Suriye söz konusu olduğunda ‘gerekirse 3. dünya savaşına varım’ mesajı ile Suriye’ye mitil attıysa Türkiye’ye de mitil atmayı bekleyen düşmanlarımıza yol verecek devletler çok olacaktır...
ABD’nin bölgedeki müteffiki ve NATO ortağı Türkiye; S400 alımlarını bir bahane ile durduracak ya da öteleyerek alımlarını geciktirecektir. Çünkü daha başlama noktasında iken uğradığımız ekonomik kayıplar, göstermektedir ki; Türkiye’nin yaptırımlara karşı koyacak gücü yoktur. Bu durumu ancak akılla birlik ve bütünlük içerisinde aşabiliriz. İstanbul seçimleri bu noktada önemlidir. İstanbulda ve Türkiye de AKP’de oy kaybı yaşanmasına sebep olan bir unsurda Suriyeli göçmenlerdir. Bölgede başlayacak bir çatışmada bir o kadar göçmende İran üzerinden gelecektir. Türkiye bölgenin sığınma limanı olurken Türkiye’nin sığınma limanları yok edilmemelidir. İnsanımız birbirine sığınır, birbirine kucak açar ama hamasetle, kahramanlık türküleri ve sivri dille ancak birbirimizin kuyusuna kazarız. Gelin ayrıştırmaktan ötekileştirmekten vazgeçelim... İstanbul’u bu dil kaybetti, Sevgi dili kazandı.. Şimdi bu sevgiye iktidarı muhalefeti tüm Türkiye’yi ortak edin...
Gelin; dediğim dedik, yaptığım yaptık ta değil! Ortak akılda buluşalım.. Devleti akrabaların, damatların gölgesinde değil liyakatin gölgesinde yönetelim..Demokrasimizi , hukukumuzu ortak akla teslim edelim.. Tartışalım, eleştirelim ama devletin adaletinden, sevgisinden birleştirici tarafından uzak tutmayalım..
İŞKUR akarabaların eş ve dostların, seçilip makam sahibi olanların, siyasette bir yere gelip mitili ortaya atanların değil mitil atanların hüküm sürdüğü alan olmaktan çıkartalım.. İnanın İstanbul size bir şey öğretmediyse gelecekte öğrenmeye vaktiniz bile olmayacaktır. Çünkü barut ateş aldığında ilk tutanı yakarmış.. Barut elinizde, ateş ise milletin elinde...
Herkes bir şeyler konuşuyor, bir şeyler anlatıyor ama son sözü inanın millet söylüyor.. Bu gün küçük yerlerde siyaseten hakkını koruyacak, adına konuşacak kimse yok da şimdilik sadece dinliyor bilin istedim...