27 DİL BİLEN ADAM

Uzun zamandır yazmayı düşündüğüm bu yazıyı satırlara dökmek bu haftaya kısmetmiş diyerek başlamak istiyorum.

Çünkü 2018’de çıkarılan bir Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile 2019 yılı Prof. Dr. Fuat Sezgin yılı ilan edildi. Amacı bu değerli bilim insanını gençlerimiz ve gelecek kuşaklar tarafından tanınmasını ve anlamasını sağlamak olan bu kararname doğrultusunda Ocak ayından bu yana birçok kurum ve kuruluş tarafından çeşitli etkinlikler düzenlendi
.
Peki, kimdir Fuat Sezgin?
Dünyanın önde gelen bilim tarihçilerinden olan Prof. Dr. Fuat Sezgin 24 Ekim 1924 tarihinde Bitlis’te dünyaya gelmiştir. Ortaokulu ve liseyi Erzurum’da bitiren Prof. Dr. Fuat Sezgin 1943 yılında İstanbul’a gelmiş,1943-1951yılları arasında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Şarkiyat Enstitüsü’nde, “İslami Bilimler ve Oryantalizm” alanında öncü bir yere sahip olan Alman oryantalist Hellmut Ritter’in yanında öğrenim görmüştür.

İslam Bilim ve Teknik tarihi üzerine araştırma yaparak MS 800 yılında başlayan İslam Dünyası Teknoloji tarihini, o zamanlar için muhteşem buluşlar olan icatları tarihi kaynaklarından bulup tüm dünyaya göstermiş ve bu icatları şu anda Gülhane Parkı içinde bulunan İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesinde 3 boyutlu görseller halinde sergilenmesini sağlamıştır. Bu müzenin bir benzerini Frankfurt şehrinde açmıştır. Süryanice, İbranice, Latince, Arapça ve Almanca da dahil 27 dili çok iyi derecede bilen Sezgin;
“Şimdi düşününüz siz bir dinin mensubusunuz ve o dinin peygamberi ne diyor: “İki günü eşit olan insan zarardadır.” Bunu Müslümanlar kafi derecede göz önüne almadılar. İnsanların dikkatini buna çekmediler. Demek ki İslam dini sizden her gün yeni bir şey istiyor.”

“Müslümanlar birkaç asırdır bir aşağılık kompleksi içinde yaşamaktadır. Ancak bu durum karşısında yapılması gereken temel gaye, müthiş bir şekilde gelişen ve 800 yıl akıl tarihinde büyük bir rol oynayan bir medeniyetin mensubu olan insanların, bütün bunların nasıl olduğunu düşünmesi ve bu medeniyeti geliştiren insan tiplerini tanımasıdır. Fakat yanlış biçimde üstünlük duygusuna da kapılmamak gerekmektedir. Sadece “biz bu kadar üstünmüşüz” deyip sonra da bir kenara oturmak doğru değildir. Aksine Müslümanlar Biruni’yi, İbni Sina’yı, Cabir İbn-i Hayyan’ı, İbnü’l-Heysem’i tanımalıdır. Müslümanlar bunları araştırdığında bir insanın tek başına neler yapabileceğini, insanın yaratıcılığını göreceklerdir.

Bu çalışmalar öncelikle Türklerin ve genel olarak Müslümanların, mensubu oldukları medeniyetin ne kadar yüksek olduğunu görmelerini sağlayacaktır. Sonra bu eserlerin görücülerinin de çoğalmasıyla Müslümanlardaki aşağılık duygusu ve Avrupa medeniyetinin yanlış algılanması ortadan kalkacaktır. Nihayetinde Müslümanların içinden, daha ziyade Türkiye’den birçok çalışkan, üretken insan çıkacaktır.

Binaenaleyh Avrupalılar nasıl 10. yüzyıldan 16. yüzyıla, hatta 17. ve 18. yüzyıla kadar İslam bilimlerinden buldukları bütün müspet bilimleri, pozitif unsurları aldılarsa, bu üretken insanlar hiç korkmadan bugün Avrupalıların ulaştıkları bizde olmayan bütün unsurları, bütün buluşları almak için bir yarış içerisine girmelidir. Japonlar biz Müslümanlar kadar bilimsel geçmişe sahip değillerken müthiş şeyler yaptıkları halde Müslümanlar hala yerlerinde saymaktadır” şeklindeki uyarı ve tespitleriyle günümüze ışık tutmaktadır.

İstanbul Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi’nin kurucusu olan Prof. Dr. Fuat Sezgin, geçtiğimiz yıl Haziran ayında vefat ederek kurucusu olduğu müzenin bahçesinde toprağa verilmiştir.

Fuat Sezgin yılı anısına oluşturduğum bu yazıyı yine merhum bilim insanının gençlere öğüt niteliğindeki bir sözü ile sonlandırmak istiyorum: “Eğer arkanızda inancınız varsa o sizi yapıcı olmaya itiyorsa çok şeyler başarırsınız. Benim hayatımın sırrı budur.”
Ruhu şad olsun…