ALINTERİ ÇOK RAHATSIZ ETTİ!

Yerel seçimleri savaşa gider gibi ülke olarak atlattık. Siyasi liderlerin gergin sözleri seçim günü sandıklara da yansıdı. 31 Mart pazar günü gerçekleşen yerel seçimlerde Malatya’nın Pütürge ilçesi’nde Saadet partili olarak ifade edilen iki kişinin sandık başında açık oy kullandırmadığı iddiasıyla öldürüldü. Geride ise yetim çocukları ve acılı aileleri kaldı. Kendisinden olmayana “Terörist” damgası vurarak terörle hiç alakası bile olmayan muhalif kesimi hedef tahtasına oturtması ülkede kan akmasına sebep oldu. Yerel seçimlerde büyük şehirleri kaybeden AKP, İstanbul ve Ankara’da itiraz yoluna gitti. İtirazlar devam ediyor. Her seçim akşamı bir kaç saat içinde belli olan seçim sonuçları, bu seçimde ise kaybeden taraf AKP olunca seçim sonuçları günlerdir ne hikmetse! belli olamadı. Açıkca ve samimi olarak ifade etmeliyim ki, İstanbul’u İmamoğlu’nun alnının akıyla aldığını, bunu da yürekten inanarak ifade ettiğimi belirtmek isterim. Aynı şeyi Ankara’da Mansur Yavaş için de ifade ediyorum. Bu iki isim, iki önemli şehrin adayı olması bir çok hakarete, iftiraya, karalama kampanyasına da maruz bırakılmış olmalarına sebep olmuştur. Devlet imkanlarının ve devlet otoritesinin bu isimlere kullanılmadığı, aksine gücün tek taraflı hareket ettiği bariz bir şekilde görülmüştür. Bu seçimde halk, hakaret edene, kendinden olmayana, her ağzına geleni söyleyene tepkisini göstermiş, saygıyla ve edeple cevap veren kişileri de tercih etmiştir. Bu seçimler adaletsizliğe, huzursuzluğa, haksızlığa, güvensizliğe ve ekonomik çöküntüye de bir tepkidir. Tüm bunlara ilave olarak milyonlarca EYT’linin tepkisi de sandığa yansımıştır. AKP’nin İtiraz ettiği bölgelerde de YSK’nın rakamlarına göre İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ın önde olduğu göstergelerle ifade ediliyor. “Başkan benim” algısı yaymak! 16 Nisan ve 24 Haziran’da binlerce Suriyelilere ve yaşamayan ölülere seçmen kağıdı çıkarıp oy kullandırıldığı, mühürsüz oyları da geçerli saydıkları öne sürülen kişiler, “Atı alan Üsküdar’ı geçti!” deyip muhalefetin itirazlarını kabul etmemişlerdi. O günlerde şüphelerin üzeri muhalif kanat tarafından “oldu bittiye getirilerek kapatıldı” denilmişti. Bugüne kadar da hep böyle oldu. Bu kez tam yakalandılar. Devletin Anadolu ajansı 31 Mart gecesinde 13,5 saat veri girişi yapmadı. Şimdi “ah, vah” edip ekranlarda saldırıyorlar. Onlara sormak lazım: “İyi de seçim gecesi çıkıp “Kazandık” deyip, “Teşekkürler İstanbul” şeklinde pankart astırıldığında sandıkların henüz %70’i açılmıştı. Madem itiraz edecektiniz niye o saatte öyle bir pankart astırıldı ki? Seçim sonuçları açıklanmadan niye “Kazandık” denildi ki? YSK Başkanı Sadi Güven o geceyi, “Anadolu ajansı benim müşterim değil. Verileri nereden alıyor, bende bilmiyorum” diyerek açıkladı. Fark başlayınca veri girdileri nedense durduruldu. Şimdi bu olan biteni düşündüğümüzde yine sorasımız geliyor: “Demek ki, seçim gecesi, seçimi oldu bittiye getirip “Atı alan Üsküdar’ı geçti” diyecektiniz” öyle mi? diye. Her şey çelişkili olarak önümüze geliyor. Yetki tek elde, yetki tek adam rejiminde. Zayıf olanın oy çalması sizce mümkün müdür? İmamoğlu’nun vasfı dürüstlüktü!. Kırmadı dökmedi, hakarete hakaretle cevap vermedi. Sabırlı duruşunu bozmadı. Hem İmamoğlu, hem Yavaş.. Her ikisi de büyük bir mücadele verdi. Yaşadıkları stres, iftiralar hepsi bitti. Seçim süreci tek taraflı propaganda ile geçti, gitti. 7 gün, 24 saat 92 kanal, sabah akşam tek bir kişinin sesiyle yatıp kalktı. Gazeteler, kurumlar, yöresel derneklerin çoğu, sivil toplum örgütlerinin çoğu, devletin her kurumu ordu gibi tek kişiye, tek tarafa çalıştı. Devlet imkanlarının tümü. Ama beklenmedik bir yenilgiyle YSK sonuçlarına göre kaybettiler. Algılarla, iftiralarla seçim süreci yürütüldü. Her şey bir tarafa çalıştı. Cumhurbaşkanı, devletin tüm bakanları, devletin araçları, arabaları, resmi olan her şey. Amirler, memurlar, medya ordusu, imamlar, cuma hutbelerine, cami içinde yaşanan siyasi mitinglere varana kadar. Binali bey taraftarlarına! Başbakanlık yaptırılmış, Bakanlık yaptırılmış, Meclis Başkanlığı görevi verilmiş, devletin tüm imkanı kendisine seferber edilip önüne sunulmuş, nereye konulursa orada bulunan çok muhterem! Binali beyin taraftarları!, seçim boyunca algılarla sadece sizin için var olan medyalarınızda yer aldınız. Muhalif adaylara devletin vergileriyle yayınlarına devam eden kanallarında adil bir şekilde söz hakkı tanımadınız. Adil olmayan bir yarışta her şey lehinize devam etti. İstanbul gibi bir yerde diğer adayların pankartlarına bile müsaade etmediniz. Tüm bunlara rağmen devletin her şeyi ile adeta etten duvar ördünüz. Hiç bir yetkisi olmayan bir adamın aldığı oyu bile içinize sindiremediniz. Bütün ekranlar harıl harıl size çalıştı. Devletin memurları, resmi araçları size çalıştı. Sonuçlar hoşunuza gitmediyse madem neden dün seçim gecesi saat 23:00’da henüz sonuçlar açıklanmadan “Kazandık” deyip İstanbul’un her yerine gece vakti “Teşekkürler İstanbul” pankartı astırıp halkın gözü önünde algı çalışmalarına devam ettiniz. Sonuçlar netleşmeden, YSK’da açılan sandık henüz %70 oranında iken neden “Biz kazandık” diyerek milleti yanıltan bir açıklama yaptınız? Seçimi oldu bittiye getirip, “Atı alan Üsküdar’ı geçti!” deyip sonucun üzerini örtecek miydiniz? Şimdi ne oldu da ekranlarda yandaşlar mızmızlanıyor? İmamoğlu kendi mücadelesiyle var olan bir algıyı YSK verilerine göre yok etti. Bu süreci takip eden birisi olarak seçimi İmamoğlu alnının teriyle helal yoldan çalmadan aldığına inanıyorum. Bir gönül insanı tanıdım! İsmail Berber.. İstanbul’da feraye köşkünde çay yudumlarken tanıştık kendisiyle. Birbirimizi tanıdık. Fikirlerimizi, düşüncelerimizi paylaştık. Bu satırları yazdığım sıralarda kendisinden çok özel bir hediye almıştım. “Ömrün boyunca doğruluktan ayrılmaman ümidiyle” diye öğüt niteliğinde ismimin yazılı olduğu bir kalem ve bir takım hediyeler takdim etti. Kendisine bu köşeden teşekkürlerimi ifade etmek istedim. Kendisini sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. İyi ki tanımışım.