ALLAH BİR DAHA YAŞATMASIN

Üç yıl önce 15 Temmuz’da, Türkiye siyasi tarihinin en ağır saldırısı yaşandı. Tarih yazan milletimiz, Anadolu’daki bin yılı boyunca hiç tanık olmadığı, en alçak ihanet girişimi ile karşı karşıya kaldı. Terör Örgütü FETÖ üzerinden ülkemize açık bir saldırı yapıldı. Sinsice yıllar boyunca devlet içine yerleştirilen bir terör örgütü, Türkiye Cumhuriyeti’ni rehin almaya çalıştı. Amaçları devleti işlemez hale getirmek, ardından milleti birbirine kırdırmak ve Türkiye’yi parçalamaktı. Türkiye, darbe görünümlü işgal ve iç savaş senaryosu ile yüz yüze kaldı.

O gece tanklar kışlalardan çıkmış, ordu içindeki vatan hainleri sokaklara salınmış, köprüler tutulmuş, ülkenin Cumhurbaşkanı için suikastçiler gönderilmiş, binlerce kişilik infaz listeleri hazırlanmış, on binlerce insan için toplama kampları belirlenmişti. Milletin Meclisi bombalanmış, sivil insanlar tanklarla ezilmiş, sokakta insanlar kurşun yağmuruna tutulmuş, bir katliam başlatılmıştı.

Ama onların hesap edemediği bir mucize gerçekleşti. Milletimiz birkaç saat içinde vatan ekseninde birleşti. Türkiye’nin her köşesinde yüz binler sokaklara aktı. Kitleler tanklara, kurşunlara karşı yürüdü. Yaşlılar, gençler, kadınlar kurşunlara meydan okuyor, tarih değiştiriyordu. Millet Çanakkale ruhu ile yeniden ayağa kalkmıştı.

Darbeciler de, onları yöneten küresel efendileri de şoktaydı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çağrısıyla milyonlar Türkiye’nin kaderine el koydu. Darbe ve işgale karşı bir devrim gerçekleşiyor, bir destan yazılıyordu. O gece, yüz yılın mücadelesi birkaç saate sığdırıldı. O gece bütün Türkiye’de; salalarla kendine gelen, ezanla dirilen, dualarla korunan bir millet vardı.

Üç yıl öncesinde yaşananları kısaca özetlemeye çalıştım… Aradan geçen üç yılda neler oldu diye soracak olursak? Hain örgüte karşı operasyonlar devam ederken bir kısım davalar yeni yeni sonuçlanmaya başladı. Ancak bu süreçte akıllara takılmayan konularda yok değil. Örgütle bağlantılı olduğu gerekçesi ile işlerinden olup haklarında açılan davalarda beraat edenler hala görevlerine döndürülmemişken kamuoyunca malum olanların ellerini kollarını sallayarak ortalık da dolaşmaları ve hatta makam mevki sahibi olmaları vicdanları yaralamaktadır. Yine itirafçı kimliği ile bir takım kişilere iftira atarak içeri alınmalarını sağlayıp kendisi soluğu yurtdışında alanları da görüyoruz. Bazıları ise sanki sütten çıkmış ak kaşık gibi hala da siyaset sahnesinde kendine yer bulabiliyor.

Üçüncü yıl dönümünde bu hain eylemi unutmamak adına anlamlı etkinlikler “Demokrasi ve Milli Birlik Günü” kapsamında ülkenin her köşesinde geniş katılımlarla gerçekleştirildi. Çünkü 15 Temmuz gecesi meydanlarda toplanan halk, aslında temsili demokrasinin kendisinden ibaret olduğunu ve demokrasinin sahibinin kendisi olduğunu bilfiil yaşayarak görmüştür. Bu anlamda da sahip çıktığını yine meydanları doldurarak göstermiştir.

15 Temmuz’da canı pahasına demokrasiye ve vatana bağlılıklarını canları pahasına gösteren aziz şehitlerimizi ve kahraman gazilerimizi rahmet ve minnetle yad ederken, İstiklal Şairimiz Mehmet Akif’in duasını günümüze uyarlayarak yazımı sonlandırmak istiyorum: “Allah bu millete bir daha 15 Temmuz’lar yaşatmasın.”