Esnaf %50 kapasite iş yapabilecek.
Mekânında 10 masası varsa 5 masasını açabilecek. Sosyal mesafe şartıyla. Bu şart 4 metre mesafeyle. Denetimler yoğun arttırılacak. Esnaflar akşam 19:00’a kadar açık kalacak. Hafta sonu ise cumartesi serbest, pazar yasak. Bunun neresi normal ki? Esnaflar işini genelde insanların mesai saatleri dışında yapıyor. Eski normal düzene geçilmediği sürece bu şartlarla yoğun iş yapmalarının önü tamamen kesilmiş olur. Şimdi bu süreçle asıl baskı ve yasaklar yakın zamanda alınacak. Doğu bölgeleri mavi renge boyandı. En riskli bölgeler diye aylarca korku vererek anlatılırken mavi renge alınmasının sebebi; ya insanların uyanıp corona psikolojisiyle hastaneye gitmeyip sahte test yaptırmadıkları gerçeği var. Ya da olması gereken sürü bağışıklığı gerçeği var. Bir grip türüyle tüm ülkeye ceza çektirip kongereleri LEBALEB doldurmak yeni yasakların, kısıtlamaların işareti midir? Daha çok anormal yaşama mı devam edilecek?
Sosyal medyada ifade edilen yazılara analizlere göre iddialar şöyle; Haritada Sinop, Samsun, Amasya kırmızı bölge. Oralarda olan bir çok tanıdığımı aradım. Hastaneler şu an bomboş deniliyor. Israrla yazdığımız gibi kasıtlı süreç yürütülüyor. Aşı da olsanız hiç bir işe yaramıyor. Bu aşılar sizlere ücretsiz hediye edilen birer silah olarak kullanılıyor. Sizler, aşı firmalarını finanse eden BILL GATES’e açık açık, “Gel o silahı benim vücuduma enjekte et” diyorsunuz. İnsanlığı aşılarla ele geçirmenin planları yapılıyor. Masrafsız, kurşunsuz bir silah. Doldur içine sıvıyı. Ruhsatsız, 6 ayda “Acil Kullanım Onayı” ile insanları aşıla. Dünya ülkeleri uyanıyor, bu oyuna ayaklanıyor. Bu saatten sonra, ham maddesi petrol atığı olan leş maskeler değil, kafanıza çuval geçirseniz bu süreci bitirmezler. Böyle giderse yeni nesil, eski nesilden çok uzak bir yaşama sahip olacak. Kararlar, “NORMALLEŞME” değil. “ANORMALLEŞME”de level atlama dönemidir. Yerinde karar dönemi herkesi herkesten koparma sürecidir. “BioNTec” aşıları bekleniyor.
MASKE!
ABD’nin Teksas eyaleti Valisi maske kullanımını kaldırdı. Teksas Valisi Greg Abbott, Maskenin daha çok mikroba yol açtığını önümüz haftadan itibaren zorunlu olmaktan çıkarılacağını açıkladı.
Sakarya’da bir sağlık personelinin açıklanan renkli tablonun inandırıcı olmadığını, çalıştığı hastaneden örnek vererek paylaşması işinden ettiği ileri sürülüyor. Ne kadar özgür bir ülkeyiz...
DÜZEN DEĞİŞMİYOR!
Bir şeyler değişsin diye uğraşırken o bir şeylerin hiç değişmediğini görüyoruz her gün. Ve daha çok bu değişime ihtiyaç duyuyorken duyarsızlığın da hadsafhada olduğu apaçık biliniyor. Açıkcası bir süredir yazma isteği gelmiyor içimden. Çünkü ben yazılarımı içten, içimden gelerek yazıyorum. Yazsan olmuyor, yazmasan hiç olmuyor. Sussan olmuyor, susmasan hiç olmuyor. Yazıyorsun adalet makamları yazıyı, kalemi, satırlara dökülen kelimeleri, cümleleri ve bunları bir araya getiren harfleri bir silah ve suç potansiyeli olarak görüyor. Her yazımız adeta takip ediliyor. Bir kılıfla davalar, mahkemeler, ifade kağıtları arkadan geliyor, arıyorlar.. Ucu ülkeyi yöneten tek adam rejimine dokununca haliyle adalet anlayışından, vicdan ve merhametten uzaklaşan adalet dağıtıcıları olan yargı organları da bu sistemi eleştirenleri, iki dudak arasında ülke yöneten partili tek adam sisteminin icraatlarını eleştireni, yahut yanlış olarak bilinen, görünen ve yazılması vicdanen de sorumluluk gerektiren durumlarda “Bu gidişat nereye?” diye soranı sorguluyorlar. Yakayı bıraksalar paçadan tutuyorlar. Kendilerine verilen tek vazife bu mudur bilemiyoruz!. Oysa onların da iyiliğe, adalete, doğruya, doğruluğa ihtiyacı var.
Acaba, “Allah affetse de biz affetmeyiz” mi diyorlar bilinmiyor. Sanki bir örgüt üyesi gibi yargılanıyor yazı yazan. Soruşturma açılıyor. Bizde haliyle soruyoruz tabelasında “Adalet” yazan kurumlara, devletin maaşını alanlara; Tek işleri muhalif avlamak mıdır? diye. Sokaklar hırsız, arsız, düzenbaz, uyuşturucu tüccarı, suç makinesi insanlarla dolu. O kadar rahatlar ki bazısı, “Ön kapıdan girer arka kapıdan çıkarım” diyebilecek kadar gözleri dönmüş. Geçtiğimiz aylarda 100 bine yakın mahkum tahliye edildi. İçlerinde gerçekten adalet bekleyen insanlar elbette vardı. Ama tahliye olduğu gün ya da yakın zaman da yeniden suç işleyenler de. Bu ülkede yazana, konuşana, yalanı, yanlışı sorgulayana yapılan muamele gerçekten suçlu olan, bu ülkenin kaymağını utanmadan, sıkılmadan haksızca, hukuksuzca yiyenlere yapılıyor mu? Sorgulanıyor mu? Defalarca bu konu üzerinde yazılar yazdım ama değişen hiç bir şey yok. Bedeli ödeyen biz ve bizim gibiler oluyor. Bizim de umutla bekleyen sevdiklerimiz, hayallerimiz var. “Yıllarca hepsinden fedakarlık yaptığımız yetmedi mi?” diye soruyoruz kendimize. Değişmiyor işte ne yaparsak yapalım. Ne yazarsak yazalım. Toplum bir robot gibi sorgusuz yönlendiriliyor. Değiştirildiğini gördüğümüz, düşündüğümüz tek husus ülkenin adaletten tamamen sapmış, koparılmış olmasıdır. Herkesin ihtiyacı olan adalette bırakmıyorlar ki gerçeği rahat rahat yazabilelim. Buna rağmen usanmadan yazıyoruz, anlatıyoruz. Ülkede her şeyin, her alanın hasta olduğu bir gerçek. Bunlarla ilgilenmek yerine yıkılan, yok edilen sac ayaklarını tamir etmek yerine, yanlış giden bir şeyleri, ya da fikrini ifade edenleri içeri tıktırmak doğru mudur? Ülkenin onlarca sorunu varken tek sorun olarak görülen yazı yazmak mıdır? Yürümek midir? Haykırmak mıdır? Devletine, milletine sahip çıkan, bayrak sevdalısı olanlara ülkesinin iyiye gitmesi için mücadele edenlere gözdağı vermek trollerin, kim olduğu belli olmayan sahte hesapların CİMER şikâyetleriyle sırf yazıyor diye şerefini, onurunu, duruşunu zedelemek insani midir?
Bu ülkeye düşman olmayan herkes dostumuzdur. Tek gaye ülkemizin geleceği ve devletimizin daimi varlığıdır. Yığınla sorunumuz var. Tarım, sanayi, ticaret, işsizlik, hayat pahalılığı kısaca ekonomoyi ayakta tutan, ekonomiye güç katan, katma değeri ile ülkemizi diri tutan unsurlar, işçisi, çiftçisi, aşçısı, esnafı can çekişiyor. Teşhisi belli olan ancak ısrarla ülkede iyileştirilmesi istenmeyen büyük hastalıklarla mücadele ediyoruz. Bu hastalık kişilerin beden hastalığı değil, ameliyat masasına yatırılmış, narkozu toplumlara vurulmuş, masa üzerinde liğme liğme parçalanan bir hastalık.