Nisan ayının 20’lerine geldiğimizde toplum olarak hem bir heyecanı hem de bir tedirginliği yaşamaya başlıyoruz... 23 Nisan’da milli egemenliğimizin sembolü TBMM’nin açılışı anısına Büyük Önder Atatürk tarafından geleceğimizin teminatı çocuklarımıza armağan edilen bayramın heyecanını yaşarken, diğer yandan dünyanın dört bir yanından yükselmeye başlayan asılsız iddialarla ilgili tedirginlik sarıyor toplumu.
Öncelikle şunu belirtmekte fayda var. 24 Nisan tarihinin sözde iddialarla hiçbir ilgisi olmadığı açık olmasına rağmen özellikle bu tarih seçilmiştir. Sözde iddialara konu olan olaylar yerel çerçevede bu tarihten önce ve sonra olmuş Ermeni çetelerinin merkezde olduğu olaylardır. 24 Nisan ise İstanbul’da Ermeni çete reislerinin ve yine İstanbul’da kargaşa ve huzursuzluk çıkarmak isteyen Ermenilerin tutuklandığı tarihtir. Yani Ermeniler her yıl 24 Nisan’da Osmanlı’ya karşı hainlik yapan Ermeni çete reislerini anmakta, onların Türklere karşı tavırlarını tazelemekte ve yeni nesillerine aktarmaktadır. Sözde iddialara dayanak olan iddialar ise çıkarılan Tehcir Kanunu ile 1915’de başlayıp birkaç yıl devam eden olaylardır.
Peki, Tehcir Kanunu neden çıkarılmıştır, içeriği nedir? Tehcir Kanunu diğer adıyla zorunlu göç yasası I. Dünya Savaşı sırasında devlete karşı çıkarılan isyanlara karşı önlem amacıyla çıkarılmış bir kanundur. Osmanlı Devleti I. Dünya Savaşı’nda birden fazla cephede itilaf devletlerine karşı mücadele ederken, bu savaş hali içinde bir yandan dış kuvvetlerin kışkırtmaları neticesinde vuku bulan Ermeni isyanlarıyla da mücadele etmek zorunda kalıyordu. Özellikle Rusya’nın kışkırtma ve yardımlarıyla Ermeni isyancılar Osmanlı Devleti’ne karşı doğuda karışıklıklara sebep oluyordu. Özellikle Kafkas Cephesinde Ruslara destek veren Ermeniler Osmanlı ordusunu iki ateş arasında bırakmıştı.
Tüm bu isyan ve kargaşanın artarak devam etmesi sonucunda dönemin hükümeti İttihat ve Terakki partisi tarafından 27 Mayıs 1915 tarihinde Tehcir Kanunu adıyla bilinen zorunlu göç yasası çıkarıldı. Bu yasaya göre Ermeni halkın bir bölümü savaş bitene kadar bölgeden göç ettirilecekti.
Bu yasa ile Osmanlı topraklarında yaşayan toplam 1 milyon 200 bin Ermeni’den 450 bini Tehcir kanunu kapsamına alınmıştır. Zira kanun, bütün Ermenileri değil, isyancı Ermenileri kapsamaktaydı. Tehcir Kanununa göre bu Ermeni kitle savaş bitene kadar Suriye gibi farklı bölgelere gönderilecek, her türlü tedbir alınarak göçün tamamlanması sağlanacak, savaş bitiminde ise isteyen Ermeniler yurtlarına geri dönebilecekti. Bu yasanın kapsadığı 450 bin Ermeni’den 422 bini göçe katılmıştır.
Günümüze kadar devam eden sözde Ermeni soykırımı iddialarının dayanak noktası olan Tehcir Kanunu, fazlasıyla yanlış yorumlamalara sebebiyet vermekte, ülkemiz belki de haklı olmanın verdiği rahatlıkla haklılığını tam olarak ifade edememektedir. Zorunlu göç sırasında ve savaş durumunun beraberinde getirdiği olumsuzluklar nedeniyle hastalık, açlık, göç sırasındaki çete saldırıları vs. gibi sebeplerle pek çok Ermeni ölmüş, 2 milyondan fazla Müslüman halk da bu gibi sebeplerle hayatını kaybetmiştir. İddia edildiği gibi ölen Ermenilerin sayısı kesinlikle 1,5 milyon değildir. Çünkü o yıllarda toplam Ermeni nüfusun sayısı 1 milyon 200 bin olmakla birlikte göçe katılan toplam Ermeni sayısı sadece 422 bindir.
Sadece 422 bin Ermeni’nin etkilendiği bu olaydan yaklaşık iki milyonda Müslüman etkilenmiştir. Doğu illerimizde ortaya çıkarılan toplu mezarlar bu durumun açık kanıtıdır. Topraklarımızda yüzyıllar boyunca iç içe yaşadığımız “millet-i sadıka” dediğimiz Ermenilerin asılsız iddialarına konu olan acısını paylaşan yetkililerden ve STK’lardan aynı olaylardan etkilenen kendi soyumuzdan kendi dinimizden olanlar için hiçbir açıklama olmaması ve etkinlik düzenlenmemesi oldukça manidardır...
