Her Cuma hutbe konusu değişiyor, ancak hutbe sonunda hep Nahl suresi 90. Ayet ve meali okunuyor.
Ne diyor mealde: “Şüphesiz ki Allah, size adaleti, iyilik yapmayı ve yakınlara bakmayı emreder; hayasızlıktan, fenalıktan ve azgınlıktan nehyeder. Öğüt almanız için size böyle öğüt verir.”
Peki sırayla gidelim.
İstisnalar kaideyi bozmaz sözünü unutmadan.
Adaletli davranabiliyor muyuz?
Haklı ile haksızı ayırıp, kimseyi benden bizden ayırımına tabi tutmadan gerek iş gerekse toplum nazarında herkese eşit davranabiliyor muyuz?
İyilik yapıyor muyuz?
Soruyu şöylemi sormalıydım yoksa? Karşılık beklemeden iyilik yapıyor muyuz?
Eskilerin deyimiyle akraba-i taallukatla aramız nasıl?
Aynı soydan hatta aynı anne babadan olup bir kaç kuruşluk dünya malı için aramıza duvarlar örüyor muyuz?
Gece gündüz her türlü zorluklara rağmen bizler için uğraşan, Yüce Peygamberin “öf bile demeyin” diye uyardığı anne ve babamızı yaşlandıklarında baş tacı edebiliyor muyuz?
Hayasızlığı, arsızlığı, namussuzluğu yanımıza bile yaklaştırmadan bu konularda önce çoluk çocuğumuza sonra çevremize örnek teşkil edebiliyor muyuz?
Kendimiz için istemediğimiz fenalıkları çevremizdekilerinde başına gelmemesi için elimizden geleni yapıyor muyuz?
Yoksa bana dokunmayan yılan bin yaşasın deyip geçiyor, hatta o yılanın beslenmesine dolaylı bile olsa yardım ediyor muyuz?
Kendi malımızı arttırmak adına, şahsi çıkarımızı korumak adına azgınlık yapmaktan çekiniyor muyuz?
Azgınlaşan ve bu haliyle çevresine maddi manevi zararı dokunanları toplum adına, yaşadığımız çevre adına uyarıp yanlışları konusunda elimizden geleni yapıyor muyuz?
Kısacası...
Her Cuma bize hatırlatılan Yüce Yaratıcı’nın öğüdünü ne kadar tutup hayatımıza yön verebiliyoruz?
Bu soruların cevaplarının bizim toplum hayatımızı olumlu yada olumsuz etkilediği bir gerçek. Yine bu soruların benim size yönelttiğim gibi olmasa da huzur-u mahşerde de karşımıza çıkacağı bir diğer gerçek.
Cevaplar sizde...
