DEPREM VE FİLİSTİN GERÇEĞİ

Geçen Cuma akşamı meydana gelen deprem nedeniyle Elazığ ve Malatya’da ki maddi ve manevi kayıplarımızdan dolayı milletçe acı duyduk. Çünkü olay, beklenen ama ne zaman geleceği belli olmayan deprem gerçeği idi. Tedbir aldığında Japonya’da olduğu gibi sıradan bir doğa olayıdır deprem. Gerekli hazırlık ve tedbirler alınmadığında ise deprem; İnsanların psikolojik olarak çöküntü, mutsuzluk yaşamasına neden olur. İnsanların mal kaybı yaşamasına neden olur. İnsanların kendini güvende hissetmemesine, sürekli tedirgin olmasına neden olur. İnsanların can kaybı yaşamasına neden olur. Toplumdaki bireylerin yalnız kalmasına neden olur. Toplumu yardıma muhtaç bırakır. Toplumun elini çabuk tutup herkese yardım etmesini gerekli kılar. İnsanlar başkalarına muhtaç oldukları için rahat hissetmezler. İşte bu yüzden deprem toplum hayatı üzerinde yıkıcı(!) etkilere sahiptir. Elazığ’da yeni yapılan şehir hastanesinde hissedilen şiddetin nerdeyse gerçek etkinin yarısı olduğu uzmanlarca açıklandı. Neden diğer binalarda aynı özellik üzerine inşa edilmesin ki. Hiçbir gerekçe insan canından daha geçerli olamaz. Başımıza bir felaket geldiğinde yapılması gerekenleri, alınması gereken tedbirleri günlerce konuşuyoruz. Sonrasında ise her şeyi hayatın olağan akışına yani işin fıtratına bırakıyoruz. Felaket günlerinde gösterdiğimiz birlik beraberlik ve kenetlenme hassasiyetimizi tedbirler ve çözüm konularında ne yazık ki gösteremiyoruz. Elazığ ve Malatya gerçeği bir kez daha gösterdi ki, aslında bizden canımızı ve malımızı alan deprem değil. Almadığımız tedbirler ve yapmadığımız hazırlıklar… Depremde hayatını kaybedenlere rahmet, aziz milletimize başsağlığı diliyorum… Yüzyılın Anlaşması(!) Filistin sorunu da en az deprem kadar gerçek… 1948 de Birleşmiş Milletlerin kararıyla kurulan İsrail devleti sayesinde siyasi kimliğine kavuşan İsrailoğulları tarih boyunca hep bir emel uğrunda mücadele etmişlerdir: Arzu Mevud. Yani Nil’den Fırat’a kadar tüm topraklara sahip olma arzusu. Kendilerine vaat edildiğine inandıkları bu toprakları ele geçirme adına yüzyıllarca mücadele etmişlerdir. Filistin topraklarına taa Osmanlı döneminde göz diken ve Osmanlı’nın dış borçları karşılığında parayla satın almak isteyen Siyonistler zamanın hükümdarı Aldülhamid Han’ın “ şehit kanıyla alınan topraklar parayla verilmez” cevabı karşılığında sadece bu büyük Hakan’a “kızıl sultan” yakıştırmasıyla kalmışlar ve emellerine ulaşamamışlardı. Adına Yüzyılın anlaşması dedikleri bir planı açıklayan ABD ve İsrail başkanları benzer bir teklifi bu kez direk Filistinlilere yapıyorlar. 50 Milyon dolar verelim ve size sanal bir devlet kuralım… Sınırı, güvenlik kuvveti ve toprak bütünlüğü olmayan her şeyi İsrail kontrolü altında olacak bir devletten bahsediliyorsa, bu devlet gerçek değil hayali bir devlettir. Kudüs’ün Müslümanlar için ne kadar önemli ve değerli olduğunu en başta bilmesi gereken Arap dünyasının liderleri ise ne yazık ki bu plana destek verir görüntüler sergilemekteler. Adeta bizdeki deyimle “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” tavrındalar. Ancak unutmamalıdırlar ki o yılan bir gün onlara da dokunacak hem de ağzındaki bebek kanlarıyla…