Türkiye’de çevreye duyarlılık noktasında gerekli hassasiyeti gösteriyor muyuz?
Bu soruya bir çoğumuz kendi cevabımızı verdiğimizde ‘EVET’ diyebiliriz!?...
Çevreye Duyarlılık; neye göre? Kime göre? Nasıl bir algı ya da sorumluluk bilinci ile yapılmaktadır?
İşte bu nokta maalesef sadece kendi sorumluluk alanımızdan uzaklaştırma gayreti doğaya karşı sorumsuzluğunda en büyük örneği olarak ortaya çıkmaktadır.
İnsanoğlu çöp içinde yaşamak istemez!
Ama bir başka noktanın çöplük olarak anılmasından da rahatsız olmaz..
Çevreye duyarlılığımız sadece kendi alanlarımızla ilgili hale geldiğinde aslında doğaya karşı yaptığımız en büyük ihaneti gerçekleştirmiş oluruz…
Güzel bir söz vardır; ‘ÇEVREYİ HOR GÖREN GELECEĞİ ZOR GÖRÜR’…..
Ama bir de madalyonun diğer bir yüzü vardır; devlet sorumluluğu..
Bu ülkede en kuytu köşelere, en umulmadık noktalara toplu yaşam alanları eğitim noktaları yapan devlet; çevreye karşı göstermelik birkaç söz, asılan afiş veya söylemlerle çevreye duyarlı olduğunu gösterir…
Oysa devletin hassasiyet göstermediği gerekli önlemi almadığı, duyarsız kaldığı çevre olayları karşısında vatandaş olarak sorumluluk almak gülünç hale gelir…
Ceza yazmaya geldi mi; çevre ve şehircilik, orman işletme, belediye ve kaymakamlık sorumlu tüm kurumlar seferber olur..
Öncelikle bu gün sizlere bize biraz uzak çocuklarımıza o kadar yakın geleceğimize ışık tutan öğretmenlerimizin görev yaptığı Tekir YBO’dan ve o bölgede yaşam alanı oluşturan insanlarımızı bekleyen yerel sorumsuzluğun ve devletin unutmuşluğunun çevre duyarsızlığından bahsedeceğim!..
Tekir yolu zaten yola girdiğinizde unutulmuşluğun, umutsuzluğun izlerini taşıyor.. Sanki vali ben buraya gelemem, vekili görmem, kaymakam önemi yok, siyasetçi ise seçim gelsin hallederiz modunda bir yola sahip.. (Oysa yolu tarihi Türkmen bölgesine ve Şahinkaya kanyonuna uzanan Durağan için gerekli olan, insan sirkülasyonu ve ilçe halkına ekonomik girdi getirecek bölgedeki köylere giden grup yolu olması nedeni ile önemli bir grup yolu ağı üzerinde duruyor. Ama hepsinden önemlisi çocuklarımızı taşıyan servislerin, yaklaşık 400- 500 çocuğun eğitim gördüğü Tekir YBO’ya giden yolun Alaçam yolu üzerinden ayrıldıktan sonra; göçmüş, viran olmuş, köstebek yuvasına dönmüş giden bürokratın yüzünü kızartacak, misafirlerin ise nereye geldik? Diyeceği cinsten bir yol! Yol konusu şimdilik çevre probleminden daha önemsiz olması nedeni ile bu konudaki sözlerimi şimdilik burada bitirirken bu yoldaki yetersizlik tüm siyasilerin ve ilçemiz adına bir ayıp olarak önümüzde durmakta olduğunu belirtmek isterim..)
Gelelim çevreye duyarlı Durağan’ın yüz akı bürokrat ve yerel yöneticilerine!!!!???
Koskoca bir okul yap çöpünü unut!
Çocuklara çevreye duyarlı ol diye ders verdir, çöp ne olur sorusunu sorma!
Ormanı koru de, korurken çöp atılmayacağını öğret!? ama uygularken devlet atabilir siz bizi görmeyin de!?..
Neden mi?
Durağan belediyesi sınırlarım dışında büyükşehir değilim diyerek uğramazsa…
Kaymakamlık çöpünüzü ne yapıyorsunuz? diye sormazsa! İl özel idaresi vatandaşa çöp dersi verip çöpü alamayacak konumdaysa yaklaşık 400 öğrencinin, ordaki Pazar esnafının yaşayan insanların çöpü ne oluyor? Nereye gidiyor? Devlet araştırmazsa! Orada ve bu durumda olan yerlerde görev yapan yöneticilere helal olsun… Olsun kİ; çocuklara çöp deryasına sokmadan pislik içinde bırakmadan kendi çözümlerini üretip çözüm bulmaya çalışıyorsa en azından devletin yapamadığını yapmaya çalışmaları dolayısı ile tebrik etmek gerekir!!!...
Devlet okul yapmış! Çöpünü unutmuş! kaymakamlık yolunu unutmuş! il özel idaresi köylere hizmet götürmekten kendini unutmuş!
Haftada bir gün olsa bile kendi, okulunun çöpünü alamayan devlet, vatandaşa nasıl hizmet eder? İnanın merak ediyorum..
Umarım ve dilerim ki; Durağan kaymakamlığı veya Durağan belediyesi bu konuya el atar ve haftada bir gün bile olsa çöpleri alarak vahşi depolamada olsa çöp alanlarına götürebilir.
Aksi takdirde suyuna çöp, dağına çöp, ormanına çöp dökerek çevreci değil ancak çevre ve doğa düşmanı olunur! Vatandaş değil devletin yöneticileri ve de seçtiklerimizin bizim için ve gelecek için düşündükleri tek şey sözde çevreci, özde ise memleket çöpe batmış kimin umurunda misali bir anlayıştır.… Ne diyelim; ‘BU GÜN ÇÖP ATARSAN YARIN O ÇÖPLÜKTE YAŞARSIN’ diye bir söz vardır.. Devlette geleceğe giden çevreci ve doğa dostluğunu çocuklara kitaplarla değil, bizzat yaşatarak, uygulayarak öğretir. Çöpü ormanda gören çocuk devleti de belediyeyi de orman da arar… Haberiniz olsun! Tekir’de yaptığınız bir bina, okuyan çocuklarımız var! Onlar devleti arıyor, sorumluları bekliyor.. Haftada bir gün çöp almak devlete, belediyeye bir şey kaybettirmez ama geleceğe, ilçemize çok şey kazandırır ...
ENGELLERİ ORGANLARI DEĞİL EMPATİ YAPAMAYAN ZİHİNLER…
Bu gün engelliler günü.. 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’nde asıl engel bedenlerde değil zihinlerde olduğu gerçeği karşısında inanın ne yazabilirim ki? Geçtiğimiz günlerde gazetemizde yer verdiğimiz bir haykırış vardı.. Ülkemizde insanların tuvalet ihtiyacında özellikle gerek büyükşehirlerde gerekse küçük yerleşim yerlerinde ilk baktıkları yer ibadethanelerimizin yanına yapılan abdest alma ve tuvaletler olduğu gerçeğini hepimizi biliyoruz. Durağan da Rafet Dalkılıç isimli engelli vatandaşımızın bu duruma tepki göstererek ‘ BİZİ DE DÜŞÜNÜN’ çığlığı karşısında asıl engelli kim? Sorusunu sormak her sağlıklı insanın sorması gereken bir sorudur. Maalesef ; empati kuramadığımız yarın bizlerinde potansiyel bir engelli adayı olduğumuz gerçeğini görmezden gelmemiz bu çığlıkların duyulmasına engel oluyor. Resimlerde, siyaset arenasında çok değer veririz… Onları ziyaret eder, pozlar çekinir, hatırladığımızı göstermek isteriz. Asıl yapmamız gereken resimlerde, sözlerde değil uygulamalarda onların çektiği sıkıntıları empati ile özümseyip gereğini yapmaktan geçiyor. Kaldırımları onlara uygun hale getirmek, insani ihtiyaçlarda, toplumsal kullanım yerlerinde varlıklarını hissettirmek engelliye uzanan el ve ona verdiğimiz değer toplumun bir parçası olduğu gerçeğini kabullenmenin adı olacaktır. Oysa bu gün yine mesajlar verilecek, resimler çekilecek ama sıkıntılar kalacaksa, çektikleri duyulmayacaksa, boş verin! ne ziyaret edin, ne hatırlayın ne de düşünüyormuş gibi yapıp düşüncesizlik etmeyin!.. Onların çığlığına cevap: yerel yöneticilerin, yönetenlerin empati ile; sokakta, kaldırımda, inşaatta, uygulamada kendini hissettirir. Sağlıklı bireylerin, yönetenlerin, işletmecilerin; çizdikleri işaret, yaptıkları kabartma, tekerleğine açılan yol, umuma açılan kapıda ona da verilen yer, gözlerine sevgi ile yönelen işaret dili bütünleşen kalplerin eseri olacaktır…