Efendiler!

Efendiler! Doğuda Trabzon’u, güneyde Adana’yı içine alacak büyük Ermenistan’dan eser kalmamıştır. Ermeniler, gerçek sınırları içinde bırakılmıştır. 1877 seferinde Türk vatanından zorla ayrılan Kars, Ardahan, Artvin yeniden sancağımız altına alınmıştır. Kuzey Karadeniz’in en güzel ve en zengin sahilleri üzerinde kurulmak istenen Pontus hükümeti, taraftarları ile birlikte tümüyle ortadan kaldırıldı. Güneyde etki alanlarına ayırarak ülkemizi parçalamak ümitleri kesin olarak kırılmış ve ulusun kararlığı ve kahramanlığı karşısında, Türkiye’yi parçalamanın hayal olduğu kabul ettirilmiştir. Türkiye’ye her medeni ülkenin faydalandığı haklardan yararlanması sağlanmıştır. Yine güneyde zenginliği ve yeteneği yönünden vatanımızın parlak ümitlerinden biri olan Adana ve onun gibi birçok giizel şehirlerimiz, ezici düşman boyunduruğundan kurtarılmıştır. Batıda en bayındır yerlerimiz, İzmir ve Bursa gibi şehirlerimiz, Paşaeli ve tarihi Edirnemiz ve dünyanın gözlerini üzerine çeken güzel istanbul ilimiz, tutsaklıktan ve düşman boyunduruğundan kurtarılmıştır. Bundan başka, biz diğer uygar uluslar düzeyinden geride bıraktıran adli, politik. ekonomik ve mali_zincirler kırılmıştır, parçalanmıştır. Efendiler; bu güne kadar sağladığımız zaferler, bize ancak ilerleme ve uygarlık yolunu açmıştır. Yoksa ilerleme ve uygarlaşmaya henüz ulaşmış değiliz.. Bize ve çocuklarımıza düşen görev, bu yol üzerinde duraksamadan ilerlemektir. Şu konuyu hatırdan çıkarmamalıdır ki, hu kadar özverinin sonucunu elimizden kaçırmamak için, geçen sıkıntı ve acıların bir daha geri dönmemesini sağlayacak önlemlerin alınması, bizim için en önemli görev olmalıdır. Fakat gerçek şu ki, bunun için kuru bir dikkat ve uyanıklık ile saf bir biçimde korumaya çalışmak yeterli değildir. Efendiler! Yüzyıllar boyu süren bir kötü yönetimin bu nesile yüklediği görev, sayılamayacak kadar çeşitli zorluklar getirmektedir. Bu nedenle yapmaya zorunlu olduğumuz çok ve önemli işleri tam ve sonuç alıcı bir sisteme bağlamak zorunluluğundayız. Belirli ve az araçla büyük işler görmenin denenen tek yolu, kuvvetlerimizi dağıtmamak, var olan araçların tamamına yakın bölümünü en önemli çabalarımız üzerinde toplamaktır. Şüphesiz, gireceğimiz barış döneminde, bütçemizin verdiği imkanlar içinde, ilk önce yeni Devletimizin geleceğinin yüce ve güçlü bir biçimde sonsuza kadar sürdürülmesini sağlayacağız, fakat bunun için de göz önünde tutulması gerekli bazı önemli konular vardır. Benim ilk aklıma gelen önemli nokta güvenlik sorunudur. Efendiler, hükümetin varlığının nedeni ülkenin güvenliğini, ulusun huzur ve rahatını sağlamaktır. Bütün ülkede yerleşmiş bir güvenlik ortamı hüküm sürmelidir. Millet, sonsuz bir huzur ve güvenlik içinde rahat bulunmalıdır. Ülkemizin herhangi bir köşesinde halkın güvenliğini. devletin birlik ve asayişini bozmaya yeltenenler devletin bütün kuvvetlerini karşılarında bulmalıdırlar. Sonra efendiler... Türkiye devletinin bağımsızlığı kutsaldır. O sonsuza kadar güvenlik ve koruma altında olmalıdır.Devletin bağımsızlığı ile, millet ve vatan varlığının koruyucusu ve tek varlığı ise, Kahraman Ordumuzdur. Bu nedenle askeri kuruluşlarımızın özel bir özenle düzenlenmesi ve yüceltilmesi en önemli konulardan biridir. Efendiler,Bu gün eriştiğimiz, barışın sonsuz barış olacağına inanmak, kesinlikle safdillik olur. Bu. o kadar önemli bir gerçektir ki, ondan bir an bile ayrılmak, ulusumuzun tüm can güvenliğini tehlikeye sokabilir. Şüphesiz, haklarımıza, şeref ve onurumuza saygı gösterildikçe, karşılıklı saygı göstermekte kusur etmeyeceğiz. Fakat ne var ki, zayıf olanların haklarına yeterli saygı gösterilmediğini veya hiç saygılı davranılmadığını çok acı deneylerle öğrendik. Bu nedenle efendiler, bütün olabilecek olaylara karşı, gerekli konularla ilgili hazırlıklar yapmakta kesinlikle gecikmeyeceğiz.” (13 Ağustos 1923 Millet Meclisi Tutanak Dergisi D. II, C. 1, Sayfa 36) Ulu önder Atatürk’ün TBMM kürsüsünden söylediği bu sözleri duymayanlar, ülkenin bağımsızlığını AB’ye. ekonomisini IMF’ye güvenliğimizi de bilinmez ellere sürüklüyor. Bu gün Karadeniz’de Pontus, Doğu’da Ermenistan’dan sözediliyor. AB Ermeni soykırımını kabul etmemizi isterken, Kuzey Irak’ın Güneyinde Misakı Milli sınırlarımız çiğnenerek kurulan ve stratejik dostumuz tarafından Başkan sıfatı ile ağırlanan peşmerge lideri Kürdistan’ın fiilen hayatta olduğunu gözler önüne seriyor. Atam 82. yılını yaşayan ve kurduğun devlete göz dikenler önce bizi komşularımızdan sonra geçmişimizden kopardılar. Şimdi ise cek- cak’larla zaman mak-inasının belirlediği bir tarihle yol alıyoruz. Tünelin ucu karanlık olmasına karanlık lakin fener i tutanlar bi z i AB’ ne mi? yoksa senin elinin tersi ile ittiğin mandacılığa mı? götürüyor zaman gösterecek!..Bilinen bir gerçekse Bu haçlı zihniyeti bütün Anadolu’ya hakim olsa da üstünde düşünen ve üreten TÜRK görmek istemediği gerçeğidir. (29 Ekim 2005- Bizimkaradeniz Gazetesi)” Yukarıdaki yazım bundan 13 yıl önce Sinop’ta Bizim Karadeniz gazetesinde yayınlanan makalemdir. O günlerde Türkiyeyi üretmeyen bir topluma dönüştüğrmek istedikleri gerçeğinin altını ççizmiştim. Sahi bu kriz niye patlamıştı? Sadece IMF’ye borcumuz yok(!)geri kalan tüm ülkelere ya kefiliz ya da devlet garantili borçlu.. Sahi biri banka diğeri tefeci siz olsanız hangisini tercih edersiniz? Lozan’ı kabul etmeyen tek ülke ABD’nin Türkiye ile ilgili hayalleri bitmeyecektir. Şimdilik üretmiyor tüketiyor, borçla yaşıyoruz. Umarım yarınlarda bize biçilen bedel ağır olmaz. Cumhuriyetimizin 95. yılı kutlu olması dileği ile Cenabı Hak nice 95 yılları da Türk milletine kutlamaya nasip etsin..Görüntünün olası içeriği: Mustafa Eker, yazı