EVET-HAYIR

Evet-Hayır… Bugünlerde ülkenin nabzı bu iki kelime ile atıyor. Evet ya da hayır diyenler arasında siyaseten ciddi bir rekabet var. Tabiatıyla haberlerin ana konusu, kahve muhabbetlerinin hassas noktası bu. Bazen tansiyon yükseliyor, kalabalıklar coşuyor; kimi zaman da karşıtlıklar bu iki kelime üzerinden anlam buluyor. Anlayacağınız ülkemiz evet ile hayır kelimelerine kilitlenmiş durumda. Bir eğitimci olarak benim de evet ve hayır dediğim konular var. Fırsat bulmuşken nelere evet, nelere hayır dediğimi izin verin arz edeyim. Eğitimin ve eğitimcilerin tüm ülke sathında niteliğinin artırılmasına: Evet! Milli, manevi ve ahlaki değerlerin ete kemiğe bürünerek hayat bulmasına: Evet! Kitaba ve okumaya âşık bir nesil ve millet oluşturmaya: Evet! Allah’tan korkan, kuldan utanan bir toplumda yaşamaya: Evet! Bilgiyi üretim ile taçlandırarak Türk’ün gücünü dünyaya duyurmaya: Evet Geçmişin tecrübesi ile yeniden dirilişe ve yükselişe: Evet! Aile huzuru, birliği ve dirliğine: Evet! Bunlara EVET dediğimiz gibi HAYIR dediğimiz konular da var. İşte onlardan bazıları: Eğitim konusunun sadece nicelik bakımından ele alınıp değerlendirilmesine: Hayır Eğitimcilerin etkisiz ve yetkisiz kılınarak öğrencilerin elinde adeta “şamar oğlanına” döndürülmesine: Hayır Çocuk ve gençlerin göz göre göre suça sürüklenmesine: Hayır Evlilik ve aile kurumunun dinamiti olan izdivaç ve moda programlarına: Hayır Toplumun zihnine ve gönlüne her türlü ahlaksızlığı tohumlayan dizilere: Hayır Kitaba uzak, teknolojiye yakın bir topluma: Hayır Milli, manevi ve ahlaki değerlerin yerlerde paspas olduğu bir ülkeye: Hayır Tüketim kültürünün kölesi haline gelen ‘zavallı’ bir gençliğe: Hayır 16 Nisan referandumu sonuçları evet ya da hayır olarak ifade ettiğimiz dertlerimize deva olabilir mi onu bilemem. Ancak şu tespiti yapabilirim: Bu meseleler kökten çözüme kavuşmadığı takdirde evet ya da hayır cephesinin kazanması aslında kayıp olmaya devam edecektir.