EVİN ANAHTARINI BİZ DEĞİL SİZ VERDİNİZ!

Yerel seçimler yaklaşıyor. Parti adaylarının ismi, cismi daha net hale geldiğinde bu konudaki fikirlerimizi de yazıp paylaşacağız. Aslına bakarsanız benim için yerel seçimlerin, ülke tek adam rejimine teslim edildikten sonra hiç bir önem taşımadığı yönündedir. 24 Haziran yeni sistemde son seçimdi. Tek adam rejiminde yerel seçimlerin bir daha olacağını da sanmıyorum. Çözüm süreci ve açılım adı altında döşenen dinamitler, ülkeyi “Başkanlık” sistemine teslim eden ve “Yerel seçimlerde de AKP’nin adayı kim olursa olsun oy vereceğiz” diyen Bahçeli’nin de desteği ile finale doğru ilerlemektedir. Merve Kavakçı’nın eyalet sistemini araştırmaya koyulması, akil adamlar denilen ihanet çetesinin şu sıralar Oslo’da tekrar bir araya gelmesi de bu yazdıklarımızı doğrular niteliktedir. 24 Haziran seçimlerini geride bırakalı tam 159 gün geçti. Bu süre zarfında ülke hangi noktaya geldi bunu hepimiz canlı olarak görmekte, hissetmekte ve yaşamaktayız. 24 Haziran öncesi bu köşeden ne yazdı isek yanılmadık, yanıltmadık. Ekonomideki balonlar, hissedilen kriz belirtisi daha da belirgin hale gelmeden apar, topar seçime gidildi. Şimdi ise bedelini hep birlikte ödüyoruz! Meydanlarda söylenen vaatler, rakiplere edilen küfürler, hakaretler, ağır ithamlar, algı operasyonları altında tabiri caizse seçmene yeni bir cennet sözü verdiler. Ülkenin tek adama teslim edilmesi halinde “Ülke şaha kalkacak!” dediler. “Madem ekonomiyi siz düzeltecektiniz 16 yıldır niye düzeltmediniz? Madem düzeltecek olan sizdiniz bozan kimdi?” diye hesabını sandıkta soramayıp tek adam sistemine ülkeyi teslim eden vatandaşlar şimdilerde isyanlarda!.. Görünen şu ki; 2019 yılında binlerce kişi işinden olacak. Kriz böyle devam ederse daha da belirgin hale gelecek. Bunların olabileceğini aylar, yıllar evvel analiz edip yazmıştık. Bu tehlikeyi görene, sezene, duyurana da acımasızca ağır ithamlarla “Hain!” damgası vurdular. Din, iman sloganları ve argümanları kullanılarak halkı uyuşturan politikalarla, günümüzün uyuşturucu maddesi olan medya ayağı ile aldattılar. Kendilerine tapan kitle, kendi yalanlarına iman eden bir kitle, bu yalanları okşayan ve pompalayan paralı, ballı maaşlı troller var ettiler. Ülkede üretim yapan her şeye balta vurdular. Tarımda, sanayide, giyimde, sebzede, meyvede. İğneden ipliğe üreten ne varsa her bir şeye tırpan vuruldu. Kendi malını üretene, satana, doğal olan ne varsa her şeye yasak koydular, kota koydular, ceza kestiler. Çiftçinin ürününe hakkı kadar kadar para vermediler. Çiftçiyi pahalı mazota, ithal tohumlara esir ettiler. Ucuz fiyat verip bezdirdiler. Her şeyi dışarıdan ithal ettiler. Yerlisine gösterilmeyen ilgiyi yabancıya gösterdiler. Yerlisine, yerli olanına ödenmeyen parayı yabancıya ödediler. Elbette ki bu kendi kendine olmadı. Halkımız bu tehlikeyi görmek istemedi. Bu tehlike halka gösterilmekte istenmedi. Bu tehlikeyi göstermediler, gösteren de olmadı medya denilen zift dünyasında. Ancak bu tehlikeyi sezene, görene, bu tehlike “Geliyoooor!” diye bağırana her türlü hakaretler edildi. Hasılı, en büyük hazine kaynağı olan zeytin ağaçlarına kıyanlar, bu cennet ülkeyi betona, insanlarını da zehir kanallarına hapsettiler. Adeta, ülkeye karşı ciddi manada bir intikam! yarışı var. Dolar hızla düşüyor, zamlar düşmüyor! Zengin kadro gizlice, sinsi sinsi şuan dolar alıyor. Doların özellikle Mart ayından sonra yeniden hızla yükseleceği yönünde. Dolar üzerinden yapılan söylem ve siyasetler dolar düşüşe geçtikten sonra yapılmaz oldu. Peki o halde soralım; “Dolar şuan düşerken zamlı ürünler niye düşmüyor?”.. “Dolar bazlı şeyler neden düşmüyor?” Aksine zam üstüne zam geliyor!. Hani zamların kaynağı kurlardaki yükselişti!. Hani elin papazıydı sebep!. Hepsi hikâye miydi? Neden dolar hızla düşerken vergiler, pahalılık hızla düşmedi? Bu düşüşün sebebi, şuan ucuza dolar alanları daha çok zengin etmek mi? Ülke batarken kendilerini garanti altına almak isteyenler kimler? Bankalarda gece vakti dolar alıp bozanlar kimler? Kurlardaki sert düşüş piyasadaki fiyat artışına niye engel değil? Doların tekrar aylar sonra yaklaşık 8-9 TL dolaylarında yükselişe geçeceğini tahmin ediyorum. Dolar yükselirken her şeye zam gelecek ama dolar düşerken de hiç bir zam düşmeyecek. Sorgulanması gereken enterasan bir algı! Birileri bu ortamdan zenginleştikçe, halk daha çok fakirleştirecek. Maksat, gemi batarken yandaşları garanti altına almak mı yoksa? Nedir bu hazırlık? Seçim öncesi saray projesi mi? Saraya bir kez olsun sert bir ifadesini, karşı çıkışını, küçük bir mücadelesini bugüne kadar hiç duymadığımız, şahit olup görmediğimiz, yeni parti hayalleriyle yatıp kalkan Fatih Erbakan, saraya hiç yanaşmayan Karamollaoğlu gibi dik duruşun genel başkanı olduğu Saadet Partisi’ni bölmek için piyasa sürülmüş olabileceğini düşünüyorum. Şimdi niye?