HEDEF BİRLİĞİMİZ VE DİRLİĞİMİZ!

Vatan ve bayrak uğruna millet yolunda şehadet şerbeti içen ülkenin birlik ve bütünlüğüne hizmet noktasında canını siper eden 4 yiğit Mehmetçikten biri olan Ankara Çubuk’lu Piyade Sözleşmeli Er Yener Kırıkcı’nın cenaze töreninde CHP Genel Başkanı Sayın Kemal KILIÇDAROĞLU’na yapılan saldırı birlik ve beraberliğimize atılan yumruk olmuştur. Bu ülkenin kurucu partisi olan ve 82 milyonu kucaklamak üzere siyaset yapan ülkenin ayrışmadan, bir ve bütün içerisinde Kuva-i Milliye ruhu ile emperyalist güçlerle mücadele eden CHP, AKP’nin o gün yürüttüğü çözüm süreci saçmalığını eleştirmiş, tepki göstermiş, Habur rezaletinde, Oslo görüşmelerinde Diyarbakır meydanında okunan APO mektubunda terör ve teröristle pazarlık yapılmaz muhatap alınmaz dediğinde CHP eleştiri yağmuruna tutulmuştu. PKK Artvin’de kurşun yağmuruna tutmuştu. Bu günde yandaş medya sayesinde olayları tersinden okuyanlar CHP’ni yine hedef almıştır. Aslında hedef alınan CHP değil kaybetmenin verdiği telaştır. İstanbul, Ankara dahil ekonomik verileri yüksek, metropolleri, büyükşehirleri kaybeden AKP ve sempatizanları ile Cumhur ittifakının fanatik üyelerinde derin bir travma yaratmıştır. Bu süreç bile hiç bir şiddeti, bu ülkenin kardeşliğine, demokratik olgunluğuna gölge düşürmemelidir. Ama görülen o ki; şiddeti öven destekleyen hatta gidip fotoğraf çektirerek kahraman ilan edenler bilmelidir ki, oynadıkları ateştir ve alev aldığında yanacak olanlar sadece kendileri değil gelecekleri ve geleceğimiz olan çocuklarımızdır. O nedenle çocuklarımızın ruh dünyasına sevgi tohumlarının dışında hiç bir tohum atılmamalı onların beyin dünyasına sevgi sözcüklerinden başka hiç bir sözcük sokulmamalıdır. Partisini liderini sevebilir ama insanı sevmeyenin ülkesini sevmesi mümkün değildir. O nedenle ki; yüce dinimiz hemen hemen her ayetin sonunda insanoğlu’na düşünmez misin? diye sorar ve Yunus Emre derki; yaratılanı severim yaratandan ötürü... Bütün semavi dinler ile din adına yazılan sözler yeryüzünde adaleti hakim kılmak, hoşgörüyü sunmak ve sevgi üzerine bir gelecek inşaa etmek üzere inmiştir, söylenmiştir... Dini değiştirenler dinlerin ruhu ile oynayanlar geleceklerine en büyük kötülüğü etmiş kavimler olmuştur. Örnek mi? İsrailoğulları ile bu günde hissettiğimiz İslamiyete en büyük kötülüğü yapan Emeviler.. Yahudiler; kendilerini yeryüzünün hakimi sanmaları ve bu uğurda mücadele etmeleri nedeniyle girdikleri her noktada huzur kaçmış, yaşadıkları topraklarda ne kendileri ne de etkisi altındaki topraklarda yaşayanlar huzur bulmuştur. Din adına yapılanlar bu gün siyaset uğruna yapılıyorsa FETÖ gerçeğini görmeyenler, aklını kiraya verenler aslında aynı kötülüğü çocukları ve ülkeleri için yapmaya başlamıştır. Batı huzuru ve gelişmeyi dinde değil akılda bilimde ve adalette yakalamıştır. O nedenle Avrupa da yaşayanlar aldıkları 2000 - 3000 euro maaş karşılığında Türkiye’yi cennet ilan ederken insan hakları konusundaysa Avrupadan yana tavır koyarlar. Onlar Avrupa da sosyalist partilere oy verirken Türkiye de ise milliyetçi ya da islamcı bir siyasi anlayışı benimserler. Onlar orada yaşar Türkiyeyi cennet olmakla överler... Oysa cennetten kaçılmaz cennetten çıkılmaz!!? Konuşmalarının bir çoğunda Avrupa cehenneminde(!?) insana verilen değeri anlatırlar... Biz önce haklarımızı bilmeyli, insana, çevreye değer vermeliyiz. Yaşadığımız toplumun her bireyini değiştirmek ve kendimiz gibi düşünmesini istemek yerine anlamalı, onun düşüncelerini silaha ve şiddete başvurmadan akıl süzgecimizden geçirerek değerlendirmeyi öğrenmeliyiz. Siyasette de partileri var eden olgu muhalefettir. Bireyi ise düşüncelerinde değerli kılan ona ihtiyaç duyulmasını sağlayanolgu ise muhalefetin ve diğer siyasi partilerin var olmasıdır. Buna da milletin kendi kendine yönetmesi adı verilir. 99 yıl önce geleceğimiz olan çocuklar için atılan temel maya tutmuş ama kanı bozuk, vicdanı bozuk, düşüncesi bozuk insanlar tarafından siyasete kul olan, kullanıma müsait olanlar, aklını kullanmak yerine çoktan, güçlüden yana tavır alanlar, kendini devlet yerine koyan, kendi adaletini uygulama yoluna giden, işleyişi beğenmeyip ben hesap sorarım diyerek sokağa çıkan ve buna müsaade edenler ile buna alkış tutanlar unutmayın ki; en güçsüz insan bile bir boğayı devirecek güçtedir. Güç akılda akıl ise düşüncededir. Düşünemeyenlerin eli yumruk, parmağı tetik dili iftira vücüdu ise kiralıktır. İşte ona her dinde terörist, her dinde egoist, her dinde Ebu Cehil adı verilir. 99 yıl önce İstanbul hükümeti Mustafa Kemal ve silah arkadaşlarını terörist ilan ederken o milletinin içinde Ankara’da TBMM’ni açıyordu. Ona da karşı çıkanlar vardı onu da ağır eleştirenler! Ama onlar akıllı adamlardı. Vatan deyince durur, asker deyince susar, bayrak deyince siper olur, millet deyince yoluna kurban olurdu. Tuncelili Diyap ağa da vardı Diyarbakırlı Ziya Gökalp’te, Malatya’lı İsmet İnönü’de.. Sahi siz şimdi Ankara’ Çubuk’ta attığınız yumrukla vatan kurtardınız, birileri sizi kahraman birileri de el üstünde tutuyor sanıyorsunuz oysa sizi insan yerine koymuyorlar haberiniz var mı? Sizi adamdan saymıyorlar? Düşüncesi kiralık, aklı satılık, vicdanı kör olanlar için değil ama ona destek olanlar için bakın Peygamber efendimiz ne diyor; “Doğru olmayan bir şey gördüğünüzde veya işittiğinizde, insanların heybeti hakkı söylemekten sizi alıkoymasın. Hz. Muhammed(SAV)” Bu ülkede güvenlik güçleri görevlerini yapmalı, hukuk adamları gereğini yapmalı, insanımız hem hukukçusuna, hem güvenlik güçlerine güven duymalıdır. Yasalardan gücünü almayan hiç bir eyleme destek vermemeli, özellikle siyaset arenasında boy gösteren kişilere, kurumsal kimliklere karşı daha duyarlı daha dikkatli davranarak devlet olmanın bilincine erilmelidir. İşgalde değilsek yöneten biz isek tüm yetki bizim seçtiklerimizde ise teröre ve teröriste destek verenleri bulup çıkartmak cezasını vermek devletin görevi değil mi? Biz ancak bu konuda vatandaş olarak duyarlı olabiliriz güvenlik güçlerine ve hukuka yardımcı olabiliriz. Siyasetçi de diline hakim olmalıdır. Siyaset uğruna söz uğruna özellikle İçişleri Bakanı konumundaki birinin şehit cenazesine ‘CHP’lileri sokmayın’ beyanatı bu işin fitilini ateşleyen, iktidara dalkavukluk etmek isteyen şuursuz beyinlere akıldan uzak kişilere destek mesajı değilse nedir? Çubuk bu sözlerin eseridir... Biz yol ayrımları gördük! Biz ihaneti gördük!’ Biz millet olarak ateş ile imtİhan vermeyi öğrendik ama damat Ferit’leri sadece okuduk! Okuduklarımız yanlış dediler, yalan dediler ama gerçek olan bir devlete sahip olduğumuz ve farkımızın demokrasi TBMM olduğunu tarih gösterdi. Şimdi o devlete siyaset ve koltuk uğruna ihaneti, iftirayı ve özellikle dün kendinizin Habur’da, Oslo’da Dolmabahçe’de yaptıklarınızı unutarak siyasete kin ve nefret bulaştırmayın...En azından görevinizin suçluyu bulup getirmek teröristi alıp yargılamak olduğunu bilecek kadar bilgiyle devleti yönetin.. Düşünceleri yargılamayın, hapsetmeyin insanları suça itmeyin... Suç işleyeni de övmeyin... Biz işgal altındaysak devlet görevde değilse haberimiz olsunda bizde işgalcilere karşı Mustafa Kemal’in dediği gibi ‘YA İSTİKLAL YA ÖLÜM’ diyerek yola çıkalım. Çubuk’ta paravanlarla, aklı kıt olanlarla içimize kurt düşürmeyelim.. Ne dersiniz? Çünkü; işgalci ve işbirlikçi önce birliği, sonra dirliği bozmak ister... Saygılarımla...