Artık yazmayacağım diyorum… Sorunlarla ilgilenmek, kimseyle kötü olmak, Durağan için mücadele etmek istemiyorum.
Çünkü yalakalığın prim yaptığı, dalkavukluğun tavan yaptığı, muhalefetin muhalefet algısının bile olmadığı, konuşmaktan, sorunlara eğilmekten, vatandaşın derdini dile getirmekten korkar olduğu bir yerde mücadele etmenin bir anlamı yok.
Durağan Adliyesi kapanma noktasına geldiğinde Dayıoğlu, Fatih ve Remzi gelmiş;
“Mustafa Başkan, şu işe bir el at, dursun.” dediğinde, gazetenin manşetini değiştirerek Binali Yıldırım’ın Sinop ziyaretinde eline “Durağan cezalandırılıyor mu?” başlıklı gazeteyi tutuşturmuştuk. Muhalefet partisi olarak gerekli açıklama yapılmış, dönemin milletvekili Engin Altay “Durağan bunu hak etmiyor.” diyerek açıklamada bulunmuştu. Kısacası Durağan’ı ayağa kaldırmıştık.
Yine de hiçbir yazı kaleme almayı düşünmüyordum. Havadan sudan konuşmak, böcekten çiçekten, dünya olaylarından bahsetmek daha kolay geliyordu artık. Ama bir dostum yine aradı:
“Mustafa, şu işi gündeme getir; hepimiz kaybedeceğiz. Senin yaptıklarını ben biliyorum. Durağan’da muhalefet kalmadı, herkes kendi menfaatinin peşinde.” diyerek sitem dolu bir konuşma yaptı.
AKP’li bir dostum ise:
“Ya Başkan, sen gittiğinden beri Durağan güllük gülistanlık! Sanki hiçbir şey olmuyor, olumsuz giden bir şey yokmuş gibi davranıyor herkes. Kimse bir şey umursamıyor. Ya geri dön ya da gazetende artık Durağan’ın sorunlarını gündeme getir. Memleket tamamen sahipsiz kaldı.” diyordu.
Evet, memleket hepimizin. Ama bu memlekette çocuğunun işini düşünenler memleketin halini düşünmüyor. Bir oy veriyor, her şeyi isteyebileceğini sanıyor. Oysa olan yine Durağan’a ve Durağanlı’ya oluyor.
Yalakalıkta prim yarışına girsek, bu ilçeden herhalde rekor kıracak isimler çıkartırız. Ama kardeşim, hepimizin geleceği gidiyor. Her yıl küçülüyoruz.
Siyasetin ustası Yılmaz Şahin’e, AKP’den İl Genel Meclisi üyesi olduğunda bir söz söylemiştim:
“İktidarı hizmet ettiren güçlü bir muhalefettir.”
O zaman beni anlamamıştı belki. Ama aradan geçen süreçte bu sözümün çok doğru olduğunu ifade ederek:
“Evet, biz hep iktidarın hizmet ettiğini düşünürüz, oysa güçlü ve yapıcı bir muhalefet bulunduğu bölgeye hizmetin gelmesinde en önemli etkenmiş.” cümlesine kadar…
Muhalefet olmazsa, iktidarlar için alan boş kalır; hizmet, istekte güçlü ve bir arada durabilenlere gider.
Bugün Durağan’da sayısı 500’e yaklaşan esnafıyla, AKP iktidarına Türkiye’de ses getirecek düzeyde oy veren, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın teşekkürünü alan, bir zamanlar Sinop’un ikinci büyük ilçesi olan Durağan’ın, Mal Müdürlüğü’nün kapatılacak olması, iktidar milletvekilinin ve AKP’de Sinop siyasetinin yüzüne çarpılacak en büyük ayıptır.
İlçede yatırımı sağlayamadınız, göçü durduracak önlemleri alamadınız, kamu kurumlarını oradan oraya göç etmekten kurtaramadınız. Bari en azından ilçe halkına bir vefa borcunuz olsun da elindekini alıp başka ilçelere göndermeyin. Isparta’da tepkiler üzerine ilçe müdürlükleri kapanmıyorsa da Durağan’da kapanıyorsa, bu Durağan’daki muhalefetin de iktidarın da en büyük ayıbıdır.
Kimse “Biz geldiğimizde açarız.” muhabbetine girmesin. Bu ilçeden gidenler geri gelmiyor, gelenler ise gitmek için fırsat kolluyor. Adalet Sarayı’nın yerini ayırdığınız temeli atamadınız. İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü ve Öğretmenevi’ne “depreme dayanıksız” dediniz, kapattınız, iki yıldır yer bulamadınız. Tekir gitti, çerçiler kapandı, var olan kurumlar da gün sayıyor. Oldu olacak ilçe vasfını alın da Boyabat’a olmaz belki ama Saraydüzü’ne köy yapın.
Belki o zaman ilçe halkının gözü açılır da bir sorgular:
“Neler oluyor, biz bu hale nasıl düştük?”
Saygılarımla…