İÇİNE ETTİNİZ ÜLKENİN!

Zamanın behrinde Anadolu’nun bir ücra köşesinde zalim bir ağa varmış. Bu ağa hoşuna gitmeyen bir şey olduğunda adamlarına talimatı verir, hoşuna gitmediği her şeyi yakıp yıkarmış. O civardaki köylerde iyi olan bir şey yapıldığında bunu hep, “Ben yaptım!” dermiş. O civarda kötü bir durum olduğunda da, “Bunu filan kişi yapmıştır!” deyip suçları başkalarına atarmış. Bir gün civardaki köylerinden birinde ağanın hoşuna gitmeyen bir durum olmuş. O köyün ahalisine haber salmış. “Bu vaziyeti hemen benim istediğim hale getirin” diye emretmiş. Köylü o ağanın isteğini yerine getirmemiş. Köy ahalisi bu vaziyeti yerine getirse köyün aleyhine, ağanın ise lehine olabilecek bir şeymiş. Ağanın o civardaki köylere adeta kan kusturan davranışları köylüleri adeta hayatından bıktırıp bezdirmiş. Para, güç hepsi o ağadaymış. Yörede ağa ne derse o oluyormuş. İstediği olmadığında da ortalığı kavgaya, kaosa sürüklüyor, köylülere yapmadığını bırakmıyormuş. Bir köyün arazilerini tamamen kendisine almak isteyen ağa köylünün tepkisiyle karşılaşmış. Köylüler arazilerini ağaya vermek istemeyince de zalim ağanın şeytani planları devreye girmiş. Ve bir gece vakti köylülere ait arazileri adamlarına emrederek ateşe verdirmiş. Ağa ise arazilerin bir başkası tarafından yakıldığını ısrar etse de köylüler kendisine inanmamış. Nitekim ateşi yakan, yaktıran ağa, “Bu ateşi ben yakmadım!” diye inkar ediyormuş. Nitekim kısa keselim. Arazileri ateşe verip köy köy dolaşıp “Yangın var!” diye bağıran ağanın adamları arazileri ateşe verip yangını çıkaranların ta kendileriydi. İşte meselenin özeti de budur.“Yangın var!” diye çığlık atanların, o yangını bilakis kendilerinin çıkarmış olmasıdır. Enkazı kucağında görenlerin bilakis o enkazı kendilerinin var etmesidir. Ne enteresandır ki, ülkenin iktidarı, ülkenin iktidarını eleştiriyor. Kendi yaptıklarını sanki bir başkası yapmışcasına propaganda yürütüyor. Ülkede AKP iktidara geldiğinden bu yana iyi ve güzel olan eskiye dair ne varsa sahipleniyor, kötü ve olumsuz olan ne varsa suçu başkasına atıyor. Ülkedeki tüm kurumlar, tüm idari ve adli makamlar, hazinenin anahtarı, ekonominin yuları, ülkede olup biten her şey tek bir elde, tek bir adamın iradesinde yönetiliyor. Ey ABD.. Ey Cehape.. Ey Kılıçdaroğlu.. Mağduriyet, din, iman edebiyatı yine başladı. Seçime kadar böyle devam. Seçimden sonra da din, iman paraya.. 31 Mart’ta yapılacak olan yerel seçimler ülkenin hükümetini, sistemini, tek adam rejimini oylamaya yönelik değil. Belediye seçimlerinden ibaret. Ancak tersi yönde bir algı propagandası yürütülüyor. Her seçim öncesi olduğu gibi iktidar yandaşı olanlar, iktidar safında yer almayanlara yine “HDP, PKK, FETÖ, ABD” yakıştırması yapmaya devam ediyorlar. Bu alçaklığı yapmaya da utanmıyorlar. 24 Haziran seçimleri öncesinde ve daha önceki seçimlerde de aynı algı operasyonları ile seçime gidildi. Seçimden ziyade sanki yabancı bir ülke ile savaşa gidiyormuşuz algısı ve AKP’ye karşı rakip olanın da bir siyasi rakip değil bir işgalci ordu pozisyonunda anlatması da tam bir şeytani işgüzarlık!. İki yüzlü münafıklık alametinden başka hiç bir şey değil. 7 ay önce yapılan ve adına başkanlık sistemine geçiş denilen 24 Haziran seçimleri ülkenin yönetim şeklini, kaderini, yörüngesini tamamen değiştirdi. O süre içinde seçimi kazanmak uğruna rakiplere söylenenler, verilen vaatler hepsi seçim sonrası suya gömülüp gitti. Ekomomide var edilen enkaz, yıllarca ülkenin satılan kurumları, toprakları, Türk milletinin emeği ile yapılan fabrikaların satılması son noktaya getirdi yıllarca şişirilmiş olan balonların son halkasını.. “Başkanlık sistemi gelirse....” diye başlayan dışı şekerli slogandan ibaret olan söylem 24 Haziran seçimleri sonrasında ülkenin daha da geriye gitmesine, daha da borçlanmasına, daha da krize götürmesine, huzursuzluğun artmasına, işsizliğin patlamasına, katlanmasına, hayat pahalılığının ve zamların giderek vatandaşa eziyet olmasına sebep olarak daha da bataklığa sürüklemektedir. Yangını çıkaranların bu yangını gözden kaçırmak istemesi, gerçek gündemi, gündemlerine almaması da yangını daha da derinleştirmekte ve ateşin dört bir yanımızı sarmasına neden olmaktadır. Belediye seçimleri elbette önemlidir. Lakin tek adam sistemiyle yönetilen ülkede çok şey değiştireceğine ihtimal vermiyorum. Sandıklara, Seçsis ve YSK’ya kesinlikle güvenmiyorum. Bu sistemin adil olduğunu hiç görmedim. Bundan sonra da adil olacağını hiç sanmıyorum. 24 Haziran köprüden önce son çıkış kapısıydı. Ağlamak fayda etmiyor. Geçti, gitti o tren...

AYKIRI KALEM