Vicdanlarınıza sorun sadece...
Aynı zarfın içine konulan ilçe belediye başkanlık seçimleri, muhtarlık seçimleri, belediye meclisi seçimleri iptal edilmiyor. Zarfın içine konulan 4 pusuladan sadece İmamoğlu’nun kazandığı büyükşehir seçimi iptal ediliyor. İstanbul’daki ilçe belediye başkanlıkları niye iptal değil? Belediye meclis üyeleri niye iptal değil? Muhtarlık niye iptal değil? Hepsi de tek bir zarfın içinde neticede. İstanbul’daki 39 ilçenin 25 ilçe belediyesini AKP aldı ondan mıdır? Bu haksızlık değildir de nedir? Kul hakkı değildir de nedir? Aynı zarfın içinden birini çekip almak vicdani bir karar mıdır? Çok değil biraz vicdanlı olun, biraz insaflı olun, Allah’tan korkun. Ölüm var. Bu seçimi Binali Yıldırım bey bir oyla kazansaydı iptal edilir miydi? Bugüne kadar hiç bir seçimde itirazlar bile kabul edilmedi. “Atı alan Üsküdar’ı geçti” denildi. Her seçim öncesi “En adil seçim bizde!” denildi. Referandumda mühürsüz 2, 5 milyon oy geçerli sayıldı. 24 Haziran’da sayım bitmesine yakın itirazlara kulak asmadan başkanlık kutlamaları yapıldı. Bu seçimde de oyların yarısı sayılmadan Binali Yıldırım bey gece saat 22:00’da çıkıp, “Seçimi farkla ben kazandım” demedi mi? Seçim bitmeden gece vakti İstanbul’un her yerine pankartlar astırılmadı mı? Niye peki? Kaybettiniz, kabullenemediniz ondan mıdır? Sadece soruyorum inanın itham etmiyorum..
***
YSK’nın bu haksız kararı vicdanları yaralamış, geçmişte “Mağduruz” diyenleri de sevindirmiştir. Eminim ki, AKP içinde olupta bu duruma vicdanen rahatsız olanların varlığına inanıyorum ancak seslerini yükseltemiyorlar. AKP medyasından bazı isimler, AKP içinde siyaset yapmış, o yapı içerisinde bir kez sesini çıkarmayanlar dahi bu karar sonrası açık açık hukuksuzluğu ifade edebilmiştir. Abdullah Gül, Ali Babacan, Ahmet Davutoğlu gibi partinin kurucu isimleri, Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, Bakanlık yapmış bu isimler ilk defa çatlak ses moduna girmişlerdir. Bu karara tepkilerini göstermişlerdir. Bu tepkiyi bir vatandaş olarak geç kalınmış bir ses olarak nitelendiriyorum. Ülke bu şartlara onların sessiz kalışıyla gelmiştir.
Kul hakkı meselesi olmuştur!
İmamoğlu meselesi gönüllerde hak, hukuk, adalet, kul hakkı meselesi olmuştur. Vicdan ve vebal meselesi olmuştur. İnsanlık meselesi, insaf meselesi olmuştur. İnanın taraf gözle bakmıyorum. Kafanızdaki tüm partileri sizlerde çıkarın atın. Allah bana, “Filan kulumun hakkı yenilirken niye milyonların içinde sessiz kaldın?” sorusuna muhatap eylemesin. Hz. Allah Hadis-i Kudsi’de insanlığa, iman edenlere hitaben şöyle sesleniyor; “Ne ile gelirsen gel ama kul hakkına girerek sakın gelme!” şeklinde beyan buyuruyor. İmamoğlu’ndan sözü edilen İstanbul rantı mı rahatsız oldu? Hep, “Bir şeyler var!” dediler ama o şeyin adını bir türlü açıklayamadılar. Hiç bir gerekçe bulunamadı. Gerekçeli karar yandaş medyada algı yapıldığı gibi “Hırsızlık” değil, kurul görevlerinin kamu görevlisi olmamasıydı. Peki bu görevi veren YSK değil mi? Denetleyen hükümet değil mi? Seçim, kendi atadıkları kurulun yanlış olduğu ifade edilerek iptal edildi. Algılarda da söylendiği gibi “Çaldı!” diyemediler. Çünkü çalınan bir şey yok, gördüğüm bir alın teri var. Emek var. Çaldırmamak var. İmamoğlu kırıcı bir karaktere sahip değil. Kimsenin manevi yaşamına dil uzatmamış, hakkında şaibe olmamış, soruşturma açılmamış bir isim olarak biliyorum. Öyle olsaydı sabah akşam yandaş medyada ısıtıp ısıtıp millete izletilirdi. Ülkeyi yönetenler 16 Nisan referandumu seçimlerinde ve 24 Haziran başkanlık seçimlerinde de aynı kurula görev vermişti. Şimdi kalkıp bahane üretmek kul hakkı değil mi? Haram değil mi? Dünyalık için değmez. Dürüst olmalı. Sadece insanlık gereği..
Sadece şunu soruyorum:
Bu seçimde görev alan memurlar 16 Nisan referandumunda ve geçen sene bu zamanlarda yapılan 24 Haziran başkanlık seçimlerinde de görev almışlardı. Onlar niye iptal değil? Aynı zarfa konulan ilçe belediye başkanlık seçimleri niye iptal değil? Şimdi tekrar YSK’ya soruyorum:
AKP şayet İstanbul seçimini 1 oycuk farkla kazansaydı 38 gündür bekler miydi? İtirazlara kulak asar mıydı? Geçmişte mühürsüz oylarla şaibeli seçim iddiaları neden hiç gündeme alınmadı? Neden “Atı alan Üsküdar’ı geçti!” denildi? Her defasında, “En adil seçim bizde!” denildi. “Yetki bizde siz rahat olun” denildi. YSK Başkanı’nı, YSK üyelerini atayan, sandık kurullarına ve parti görevlendirmesini yapan, devletin tüm imkanlarını kendine kullanan, askeri polisi, savcıyı, hakimi, bakanı, müdürü, amiri muhalife karşı kullanan ve tüm bunlara rağmen ülkedeki suriyelilere, afganlara da oy kullandırma iddiaları niçin araştırılmadı? Ölülere seçmen kağıtları çıkmadı mı? Araştırılsın diyene, “Hain, illet, zillet” denilmedi mi? Hayali seçmenler üretilmedi mi? Bir evde 100 seçmen çıkmadı mı? Ahırlarda bile seçmen iddiaları vardı. Mübarek bir saatte kul hakkı yiyerek iftar açan YSK üyelerini Allah’a havale ediyor tüm vicdanlar..
AKP İstanbul milletvekili Mustafa Yeneroğlu, ilk iftar saatinde kararın açıklandığı akşam hukuk vurgusu yaparak, “Tuttuğumuz oruçlar bizi kurtarmayabilir” diyerek twitter hesabından yazdı. Daha ne diyelim ki. İlk defa AKP’li bir isim çıkıp açıkça bunu diyebildi. İşte anlatmak istenilen durum tam da budur. Daha ne diyelim ki..
Son satırlarımı çokca bilinen bir sözle tamamlıyorum: “Kendine yapılmasını istemediğin bir şeyi bir başkasına da yapılmasını asla isteme..”
