15 Temmuz 2016 kara bir gün..
Türk ordusuna kumpas kurarak Atatürkçü milliyetçi subayları ordudan uzaklaştırarak adım adım darbeye doğru gidiyordu.
Bu darbe bu günün koşullarında halen anlaşılır ya da aydınlatılmış değildir…
Karanlık bir güç süreci sürekli biçimde örtmekte olan ise masum ya da sempatizan dediğimiz inandığı dava noktasında din uğruna insanlara ve islama hizmet eden kişilere olmuştur.
Bu gün cezaevinde yatan ya da ceza almış, mahkemeye çıkmış bir çok isim siyasi iktidar kadar dün FETÖ’ye bağlı değildi…
Onları bağımlı hale getiren onları siyasi olarak destekleyerek güç kazandıran öğretmeni memuru, vatandaşı ona mahkum eden güç; devletin mekanizmalarını yok sayarak, denetimden uzak tutarak makam verip el üstünde tutulmalarını sağlayanlardır.
FETÖ’nün siyasi ayağı ve o dönemin çok konuşulan MİT’i bu gün konuşulmuyor ya da kamufule ediliyor ise sorun hala devam ediyor demektir…
Anadolu insanı yıllarca gerek mevcut iktidarın geçmişteki siyasi söylemleri gerekse algılarla toplumu demokratik kurumlara, adalet kurumlarına karşı küstürmüş ona karşı bir nefret söylemi geliştirmiştir.
İşte bu boşluğu iyi kullanan ve siyasi destekle 12 Eylül’e yargı yolu, yeni anayasa diyerek 2010 anayasa referandumunu gerçekleştiren, DGM’leri kaldırarak özel mahkemeleri kurduran, Ergenekon, Balyoz Poyrazköy vb. soruşturmalarla vatandaşın korkutulmasına müsaade edenler neredeler?
Bu darbeinin mimarı FETÖ kaymağını yiyenler kimler?
Bu sorunun cevabı elbette tarihin karanlık sayfalarına kalmayacaktır…
Bunu niye yazıyorum?
2007 seçimlerine gidilirken adından sıkça söz edilen AKP’nin kuruluşunda yer alan daha sonra arkadaşları ile birlikte 15 Şubat 2005’te ayrılarak ANAP’a geçen DP ile 2007 seçimlerine girmesi beklenirken giremeyen bir isim Erkan Mumcu..
AKP döneminde Milli Eğitim Bakanlığı ve Kültür bakanlığı yapmış bir isim olan Erkan Mumcu’nun Odatv’ye verdiği ropörtaj oldukça önemli tespitler ve iddialar içeriyor..
Odatv bu hafta yayınladığı bu ropörtajı tüm vatandaşların izlemesini dilerim…
Mumcu ‘benimki aslında konuşmamak değil konuşacak bir mecra bulamamak” çok konuştum ama kimse yayınlamadı diyerek suskunluğunun kendisinden değil medyadan kaynaklandığını ifade ettiği bu ropörtaj’da Abdullah Gül’den, Bülent Arınç’a Kozmik Oda’dan 367 krizine çok detaylı tespitler bulacaksınız…
Siyaset sahnesinden çekilen ve bu aralar film senaryosu yazan, çeken Erkan Mumcu 2008 yılında basına verdiği ve Anadolu Ajansı’nın 15 dakika, UBA’nın 45 dakika yayında tuttuğu 2007 seçimleri ve sonrasına yönelik değerlendirmelerde bulunduğu basın toplantısına vurgu yaparak; “Türkiye artık parti devleti olma sürecine girmiştir. Ve Türkiyeyi bu süreçten önümüzdeki 15 yıl içinde çıkarabilecek bir iç dinamik göremiyorum. Ülke kendi iç dianmikleriyle 15 yıldan önce çıkamaz. Bu dinamiğin dıştan gelmesi çok daha olasıdır. Özellikle Suriye dolayımı ile yaşanacak bir krizin ekonomik krizle birleşerek bu döngüyü değiştirebileceğini öngörüyorum” demiştim.
Bu basın toplantısının ertesi günü hiç bir basında bunla ilgili bir satır yazı görmedim. Anadolu ajansını nüshası elimizde o günde karartma yapılmıştı. Bu karartma devam etti gitti. Bir şeyleri söylemeye çalışanların, söylemeye cesaret edenlerin hapislere atıldığı, iftiralar maruz kaldığı korkunç bir dönemdi. Hala da sonlanmış değil. Ak Parti FETÖ koalisyonunun muhteşem görkemli zamanlarıydı o zamanlar. İçinde adımın geçtiği konuşmalara açıklamalar gönderdim yayınlamadılar. Tekzipler yaptım yayınlamadılar. Yargı bunların hiç birine olumlu yanıt vermedi. ”… diyor..
Mumcu’nun en önemli açıklamalarından biri de içinde yer aldığı 3657 krizi ile ilgili..
Mumcu; “367 kumpası Recep Tayyip Erdoğan cumhurbaşkanı adayı olamasın diye en az ondan 2 yıl önce tertiplenmiş Abdullah Gül’ü cumhurbaşkanı yapmak için laikçi çevrelerinde aletleştirildiği bir kumpastır” cümlleri bunu 2005 yılında başbakana yazdığı ve Hürriyette yayınalanan mektubunu da referans olarak gösteriyor.
Ergenekon operasyonlarını 2004 YAŞ kararlarında alınan Özel Kuvvetler Komutanlığı’nın Kolordu Komutanlığı’na çıkarılması kararının tetiklediğini söyleyen Mumcu, operasyonla ordunun ABD inisiyatifi dışına çıkmasının engellendiğini iddia etti. “Asıl hesap vermesi gereken adam Abdullah Gül” diyen Mumcu, Gül için “Majestelerinin valisi” ifadesini kullanıyor. Mumcu, “yanlışıyla eğrisiyle doğrusuyla Tayyip Erdoğan daha hakiki bir adam ama öteki arkadaş (Gül) öyle değil” cümleleri dikkat çekiyor.
Mumcu 17-25, darbe süreci ve bu günki arayışları anlamak için 2007’de ne oldu? onu anlamak zorundayız! cümleleri asıl FETÖ operasyonlarının başladığı tarihi 2007 olarak gösteriyor. ANAP ve DP nin birleşmesine rağmen seçime girememesi tüm anketlerde %12 olmalarına karşılık bir kumpasla seçime giremediklerinden bahsediyor. 2 bölüm halinde yayınlanan bu ropörtaj tarihin dönem noktaları açısında içerdeki bir sesin önümüze ışık tutabilir.
Kumpas derin kumpas dışardan.. Siz siz olun kumpasa gelmeyin..
S-400
Rusyadan alınmaya başlanan S400 füzelerinin alınacağına hiç ihtimal vermiyordum. Bunu 2 hafta önceki köşe yazımda bahsetmiş bir sebep bulunarak bundan vaz gecebileceğini, söylemiştim. AMA YANILMIŞIM.. Türkiye için oldukça önemli hale gelen S400 savunma sistemleri alınmaya başlandı. Bu da gösteriyor ki Türkiye ciddi bir strateji değişikliğine gidiyor. Türkiye’nin S400 leri alması güvenlik uzmanlarının deyimiyle şarttı olması gereken olmuş tüm muhalefet ve tüm ülke alınan bu kararın arkasındadır.
İTFAİYE YA ULAŞAMASAYDI?…
Geçtiğimiz hafta içerisinde Gökırmak mahallesi yani şehir merkezinde meydana gelen bir yangın yürekleri ağza getirdi. Allaha çok şükür ki kimseye bir şey olmadı. Lakin Ortaya çıkan tablo da şehirde imarın oluşabilecek doğal afet yangın deprem vb. doğal afetlere göre planmasının önemi bir kez daha ortaya çıktı. Yangının çıktığı binanın yanı başında yükselen inşaat bitmiş olsa idi yangının çıktığı daireye ulaşmak oldukça zor olacaktı. Ya da yangın daireye girşi engellemiş olsa idi balkona ulaşıp içeride kalması muhtemel bir canı çıkarmak olanaksız hale gelebilirdi. İmar değişikliği kapatılan yol için eskiler doğru düşünmüş bu gün ise ona ihtiyaç duymayanların bu durum karşısında bir kez daha düşünerek imarı gözden geçirmelidirler.
Özellikle arka cepheden kalan bu tür binaların yapımında yol ve ulaşım dikkate alınmalı bina sahibi de , daire sahibi de gerek kendisini gerekse çocuklarını düşünerek yaşlılığını doğal afeti, yangını hesap ederek özellikle bitişik nizam uygulamalarında yoldan feragat etmemelidir. Maalesef bir daire uğruna canlar yanabilir mahalle tutuşabilir. Ulaşamadıktan sonra itfaiye, ambulans kar etmez teknolojin lüks yaşamın!.. Bir anda kül olur gider hayatın… Önemli olan cana, insana darda kaldığında uzanacak bir merdivense yolu kapatmamakta fayda var… Atalar ne güzel demiş; “Bir musibet bin nasihatten iyidir” …