Ne yazalım?
Her gün değişen gündemi yazalım mı? desem yarın da değişmiş olacak..
Hayat pahalılığı var mı? yazalım desem olmadığına yemin edecek çok sayıda insan karşıma çıkacak!
Türkiye’nin güvenlik sorunu karşısında oluşturulan suni gündemli Türkiye meseleleri hakında kafa yoralım, bir şeyler yazalım desem...
Bizim adımıza televizyon ekranlarında ahkam kesen önünde prof. yazan çok sayıda isim var...
Yazılmaz ki!!!???...
Az çok ekonomiden yazsak, düşünsek, tartışsak desem!? Büyüyen ülke , lider ülke Türkiye(!?) diye kafalarda yer edinen olguyu yıkmak yıllar alır..
Oysa büyümek nedir bilmek gerekir...
Bu konuda yazmıyorum..
Büyümek; ülkelerde borsa, merkez bankası uluslararası derecelendirme kuruluşları ve yer aldığın zirvelerde gösterilen itibarla doğrudan orantılıdır.
Ülkemizde borsa kontrol ediliyor, merkez bankası tek adam mantığına teslim olmuş izlenimi veriyor, adalet kendini kaybetmiş bir o duvara bir bu duvara kendini vuruyor, vatandaş tüttürdüğü sigaranın, içtiği çayı devlet tadında yudumlarken ben ne yazayım????
Yerel konulara girsek şöyle bir etrafı kol açan etsek.. Yazacak çok şey var da konuşacak adam bulmak, muhalefet edecek bilgiye sahip seçilmiş bulmaktan gına geldik!!!
Millete lazım olan cenazede görünecek, en ön safta duracak, hastaya gidip resim çektirecek, düğünde takı takarken resmin olacak, hasta ziyaretinde poz verebilecek kabiliyette olmanın baş tacı olduğu yerde ben ne yazayım?
Seçilmişlerin peşinde gidenlerin şikayetçi olduğu hak aramak için gelenlerin hakkını aramaktan yoksun olduğu, şikayet edenin oy veren olurken şikayeti dinleyenin oy vermeyen kesim olduğu yerde ben ne yazayım?
Hak aramak için kapıda bekleyen her adaya oy verip sandıkta görülmeyen kendini zeki karşısındakini küçük ve düşünce özürlü zanneden bir anlayışa ben ne yazayım?
Sosyal medya da düşüncesinden çok tanıdığına, tanımadığına samimiyet pozları veren yazısına baktığında akrabası(!?) diye düşündüğün şahısların ‘ bol geçmiş olsun dilekli, başın sağolsun dualı, hayırlı olsun dilekli’ paylaşımlarına ben ne yazayım?
Aday olmak için yola çıkarken herkese mavi boncuk veren Durağan için olumlu ya da olumsuz düşüncelerini paylaşmaktan korkan, bir grubun esiri olmuş kendine ve şahsiyetine değil parti kimliğine güvenenler hakkında ben ne yazayım?
Çevreyi para ile dostluğu sahte sözlerle, insanlığı iktidar ile sınayanların olduğu yerde ben ne yazayım?
Doğrunun yalana çıktığı, sahtekarın para ile adam olduğu, kürk ile nam salanların olduğu yerde ben ne yazayım?
Herkesin eleştiri de uzman olduğu, eline cep telefonu alıp haber peşinde koşanların olduğu, adına bir site kurup haber yapanların bol olduğu, sosyal medyanın habercilikte çığır atladığı bir dönemde ben ne yazayım?
Gazetecinin hapiste olduğu, düşünenin ne düşündüğünün sorgulandığı düşüncesinden dolayı hapiste olduğu bir dönemde ben ne yazayım?
Siyasetçinin koltuk tutmak, bir daha seçilmek uğruna yalana boyun eğdiği, haksızlığa göz göre göre ‘EVET’ dediği bir ortamda ben ne yazayım?
Devletin siyasete müdahele eden değil siyasetçinin kontrolüne girdiği, medyanın haber peşinden çok adam peşinde koştuğu tarafsızlığın vicdanlara hapis olduğu bir dönemde ben ne yazayım?
Bu kadar sorduk! ne yazmamız gerektiğini de anlatırken haksız olduğumuzu anladık!!!! Biz anlatamamışız! Hata bizde ama mücadele her düşünen yorumlayan bireyin beyninde...
Ne diyor Peygamber efendimiz Hz. Muhammed (S.A.V)
“Doğru olmayan bir şey gördüğünüzde veya işittiğinizde insanların heybeti hakkı söylemekten sizi alıkoymasın”
NE YAZALIM? dedik; yazacak o kadar çok şey var ki siz anlarsınız diyerek kısa tuttuk!!!
Biz bildiklerimizi yazarken sizde vicdanlarınızı ve aklınızı kullandığınızda göreceksiniz, aslında söylenecek o kadar çok söz var ki; sadece kendi doğrularınızı değil başka doğruları da dinlemeyi öğrenelim yeter ki...
Saygılarımla..