Yıllar öncesinde yazdığımda pek fazla ne demek istediğimi kimse anlamamıştı. Soru şuydu; Suriye de AB D ve Rusya hangi konuda anlaştı? Bu bilinmeden bu bataklıkta yol bulmamız rota oluşturmamız oldukça zor olduğunu belirtiyordum. Bugün gelinen noktada 2 ezeli düşman ABD ve Rusya Suriye de manevralar yapıyor, anlaşıyor birlikte hareket ediyorsa Türkiye ciddi bir açmazın içine doğru sürüklendiğidir.
İşte Abdullah Ağar’ın 16.10 2019 tarihinde Habertürk’teki konuşması benim yıllarca önce yazdığım soruya da sorarak. Bakın nediyor; ““ABD İLE RUSYA NE İÇİN ANLAŞTI?”
“Münbiç’te dün 3 ihtimal olduğunu konuşmuştuk. İlki, ABD’nin verdiği sözü tutup bir bildiri yayınlayarak Münbiç’e bırakmasıydı. İkinci ihtimal ABD’nin Rusya ile yapacağı anlaşma ile Münbiç’ten çekilip burayı Rejim güçlerine bırakacağıydı. Üçüncü ise ABD’nin buradan hiç kimseyle anlaşmadan çekilmesi ve gerek Türkiye ile Rusya/Rejim’i gerekse sünni unsur ÖSO ile İran yanlısı şii milisleri karşı karşı bırakmasıydı. Münbiç’te ikinci ihtimal oldu”
………………………………………………….
Ama daha oyun bitmedi, soru halen cevap bulmadı… Bu bataklık bizi derinlere çekiyor! Lozan’ı tanımayan ABD ve ortakları Sevr hortlatmak isteyenler bizi bataklığa doğru çekerken tek ümidimiz gücü ve geçmişi ile Türk ordusu… Diplomasinin ve siyasetin getirdiği nokta maalesef karışık bir Suriye komşuları değişmiş, dostları ihanet etmiş bir Türkiye!!!???…
Rusya PYD ile Esad’ı yanyana getirirken ABD Eldeyrizzor’da petrol bölgresinden çekilmiyor, PKK’yı tanıtacak hamleleri dünya devletleri ile görüşmeye hazırlanıyor. En yakın komşularımız cephe almış, kardeş bildiğimiz Denktaş’ı insafsızca eleştirenler, onu tukaka ilan ederek Kıbrıs’ta açılım yapanlar onun yerine destek verdikleri KKTC cumburbaşkanı “1974’te biz adına Barış Harekatı desek de bu bir savaştı ve akan da kandı. Şimdi Barış Pınarı desek de akan su değil kandır” diyen KKTC cumhurbaşkanı Mustafa AKINCI aleyhimizde açıklamalar yapıyor. Mısır’la ilişkilerin düzelmesinden bahsettiği o açıklamasında “Türkiye ile Suriye arasında en erken zamanda ilişkilerin yeniden tesis edilmesinin büyük yararı olacaktır. Bunun da ötesinde Türkiye’nin Mısır dahil diğer bölge ülkeleriyle bozulan ilişkilerinin de düzeldiğini görmek en büyük dileğimdir” diyor.
Akdeniz’deki doğalgaz rezervi için bir yerlere sanki mesaj veriyor.
Türkiye 8 yıl önceye başlayan ve ABD’ye güvenerek destek verdiği Suriye meselesine hiç girmemeli kardeşim Esad modunda bölgesel gücüne güç katmalıydı. Ama o dönemler geride kaldı. Şimdi yeni bir sayfa açılıyor. Güvenlik uzmanı Abdullah Ağarın söylediği gibi bu operasyon bölge de yüzyıl sürecek bir değişikliğin adımlarıdır. Bu değişimde maalesef Türkiye yalnızlığa itiliyor, NATO kalkanı kaldırılmak isteniyor, Rusya saf değiştiriyor. PYD, PKK, SDG adı ile yıllardır başımıza bela olan terör örgütü yeni destekçileri ile sahada zemin bulmaya çalışıyor. Türkiye bu operasyonla terör örgütü destekçilerinin hayallerini morallerini alt üst ederken ekonomide ise belirsizlik, daralan üretim bandı ve siftah etmeden kapatan esnaf, malı para etmeyen çiftçi, giderini karşılayamayan üretici, elektrik parasını ödemekte zorlanan tüketici derken zor bir sürece de şahitlik eden Türk insanı, esnafı çöiftçisi umarım Suriye operasyonun gölgesine sığınılan sözlerle unutulmaz!!!!
Ama görmek istemediğimiz tek şey birlik ve beraberliğimizi bozacak söz ve eylemlerdir. Türk ordusunun başarısı, operasyonun amaçları siyasetin malzemesi değil birlik ve beraberliğimize zemin hazırlayan gücümüze güç katan söylemlerin temeli olmalıdır. Siyaset dili ile siyasi partileri ötekileştirilen, dışlayan sadece tarihin değil iktidarkilerin sahiplendiği bir operasyon söylemi geleceğimize zarar verir.
Bu zor süreci de virajı da döneceğiz… Hem dostlarımızı göreceğiz hem ihaneti…
MEDYA SAHİPLERİ TOPLANDI!
SOSYAL MEDYADAKİ ÇIĞLIĞINIZ BİLE
KURTARAMAZ…
Geçtiğimiz hafta diğer bir konuda Medya Sahipleri olarak Gerze de bir araya gelerek sektörün zorluklarını ele aldığımız toplantı oldu. Bu gün ülkemizde 70’in üzerinde iletişim fakültesi varken basının bu gün ekonomik zorluklar içerisine düşürülmesi aslında yeni işsizler ordusunun da habercisidir. Bu gün Sinop’ta 3 radyo, 12 gazete sahibi olarak zor günler geçiriyoruz. Radyolardan RTÜK istiyor, şartlar sunuyor ama devlet reklam ve ilan vermekte o kadar cömert davranmıyor. Gazetelere gelince BİK (Basın İlan Kurumu) istiyor devlet istihdam diyor, şart sunuyor ama ilana gelince hakkımızı koruyan kimse kalmıyor. Herkesin ilanda başına buyruk davrandığı yereldeki ilanı boş bir masraf olarak gördüğü bu alanda Türkiye de yaklaşık 20 bin kişi ekmek yiyor evinin geçimini sağlıyor, dolaylı yollardan ekonomiye katkı sunuyor. Türkiye de yazılı, görsel ya da işitsel medya da her sektör can çekişiyor.
2007 yılında gördüğüm ve mücadeleye başladığım, basın sektörünü de dikkat çektiğim hususlar bu gün ulusal basınında gündeme haline geldi. Sayıştay raporlarına kadar yansıyan KÖYDES, PAZARLIK ve DOĞRUDAN TEMİN alımlarındaki usulsüzlükler gelecekte bir çok bürokratın canını yakacak, yetkilileri zorda bırakacaktır. Mahkemelerde aradığım haklar bu gün haklı bir gerekçenin de dayanağı oldu. Verilen cezalar, bilirkişi raporlarına rağmen halen koltuğunu koruma derdine düşen, siyasetçinin güdümüne giren PAZARLIK’ta direten müdürlerin varlığı Sinop’ta gazeteleri yaşayamaz hale getirdi. İşte bu nedenle yapılan toplantı da deklarasyon yayınlanmasına ve tüm gazete sahipleri olarak ortak hareket edilmesi kararı aldık. Hukuki destek alınarak; ilanları takip eden ve dava açmaya hazırlanan bir avukatla tüm ilçelerde 4734 sayılı kanunun verdiği Temel ilke olarak 5. Madde de belirttiği ‘AÇIK İHALE’ yi terk ederek zamansız ve gereksiz ‘PAZARLIK’a dönenlerle, bölerek, birleştirerek ‘DOĞRUDAN TEMİN’ le alım yapanlarla birlikte mücadele edeceğiz. Aslında bu mücadele; şeffaflık isteyen, kapalı kapılar ardında pazarlık olmasın diyen tüm esnaflarımız adına, İletişim fakültelerinde çocuklarını okutan aileler adına, sessiz kitlelerin sesi olan ‘Basın Milletin müşterek sesidir’ diyen Mustafa Kemal’in yolunda gidenler adına, istihdam yaratan medya sahipleri olarak bir araya geldik.
Biz yaşayacağız ki; toplumun sesi olalım. Kazanalım ki; okuyan iletişim fakültesi gençlerine alan açalım, gazetecilik yapalım.. Yoksa özgür olmayan bir basına, sesinize ses vermeyen bir medyaya sahip olduğunuzda inanın sizi sosyal medyadaki çığlığınız bile kurtaramaz…