Onlar, yüksek tepeli köylerin birinde berber olur. Öğrencilerini bir güz günü çimenli bahçeye sıra sıra dizip, asalaklardan korumak için saçlarını özenle kesen. Düzenli olmayı, insanca yaşamayı benimsetmek için...
Onlar, beş sınıfın bir arada barındığı derslikte devrilen soba borularıyla duman olanlardır, üst üste giyilen çoraplı lastik ayakkabı içinde yine de ıpıslak olan ayakları ısıtmak için boruları takmaya çalışan...
Onlar, gittiği uzak diyarlarda ilk günlerde köy bakkalına limon sorduğunda, öğrencisinden; limon ne ki öğretmenim yanıtını alanlardır. Görmeseler de, bilmeseler de, tatmasalar da limonu, kiviyi tanıtanlardır. Onların işi bilmeyeni bilir kılmaktır, hem de şeker tadında.
Onlar, hoşgörüdür... İstanbul Yeşilköy’deki okulunda kendi elleriyle boyadıkları paskalya yumurtasını hediye getiren öğrencilerine, kendi inancına uymasa da,“Sizin de bayramınız kutlu olsun.” diyenlerdir.
Onlar, insan olmaktır, insanlığı aşılamaktır. Zengine de, yoksula da önderlik etmektir. Çok paranın, eğitimli olmanın üstünde bir değer olmadığını, asıl zenginliğin “bilgi” olduğuna inandırmaktır...
Onlar, Cumhuriyetimizin, Türkiye’mizin aydınlığı için, eğitim için, sabahın erken saatlerinde Bismil yollarında dört çınar gibi düşenlerdir. Kendi çocuklarının uyandığını görmeden, öpüp koklamadan asıl çocuklarına, öğrencilerine ulaşmaya çalışırken sonsuzluğa kavuşanlardır. Cahillikle savaşırken, karanlıkları silerken, zamansız uykulara dalıverenlerdir.
Onlar, gerektiğinde kentli, gerektiğinde köylü olanlardır. Ekin biçen insanlara verilen bir içten merhabayla işe koyulan, sağlıkçı, ziraatçi, usta olanlardır.
Onlar, gürül gürül akan bir ırmaktır Türkiye’mde. Her damlasıyla yaşam veren, umut veren, aydınlık verendir insanımıza. Bu coşkulu ırmağın üzerinden günümüzden geleceğe, Atatürk ülküsüyle ulaşanlardır. Yeni bin yıllara taşıyanlardır ülkemizi.
Onlar, gericilikle, bağnazlıkla, aymazlıkla, cahillikle savaş demektir.
Onlar, baharda Polatlı kırlarında açan, güz geldi mi Kop dağına göçen, Yürükler yaylasında, Toroslarda eğleşen, Muş ovasında, Ağrı eteğinde, velhasıl bütün yurt bahçelerinde çiçekler yetiştiren bahçıvanlardır…
Geleceğimizin teminatı olan yeni nesillerimizi sevgiyle,şefkatle ve eğitimle büyüten; bir insan yetiştirmenin verdiği mutluluğu, icra ettikleri görevlerinin manevi karşılığı olarak değerlendirerek, geleceğimizin mimarı olan öğretmenlerimiz mesleklerin en soylusunu icra etmektedirler. Cumhuriyetimizin öğretmenleri olarak, başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk’ten aldığınız, ülkemizi muasır medeniyetler düzeyine ulaştırma yolunda yakılan ışık, hiç şüphesiz bu onuru taşıyan fedakar ve cefakar öğretmenlerimiz sayesinde parlayacaktır. Bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olmak gibi bir inanca ve kültüre mensup kişiler olarak bizler, öğretmenlerimize olan borcumuzu asla ödeyemeyiz.
Dünyanın en kutsal vazifesini yapan öğretmenlerimizin gününü canı gönülden kutlar, sağlık mutluluk ve başarılar dilerken başta Başöğretmenimiz olmak üzere ebediyete intikal eden öğretmenlerimizi rahmet ve şükranla yad ediyorum.
