MHP Genel başkanı Devlet Bahçeli'nin sözleri ile başlayan ve uzun bir süredir kamuoyunu meşgul eden 'TERÖRSÜZ TÜRKİYE' söylemi TBMM'de kurulan 'Milli Dayanışma Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu' ilk toplantısını yaptı..
Komisyon toplandı ama tartışmalar daha uzun süre devam edecek... Bu ülkede hiç bir vatandaşımız terörle iç içe yaşamak istemez. Terörsüz Türkiye özlemini duyar ama verilen şehitler, yapılan mücadeleler ve terör amaçlı kurulan örgütün hedefleri söylemleri ne olmuştur? ne olacaktır?
Bunlar bilinmeden ne kaygılar biter ne de kafalardaki soru işaretleri gider...
Dünya ölçeğinde bir güç ve derinden bir oyun oynanıyor. Bunlar sadece liderlerin aldıkları kararla olmuş gibi de durmuyor. Ülkeler liderlerini, seçse de perdenin arkasında bir güç oyun kurucu tam gaz ilerliyor...
Önce Rusyanın eline bir oyuncak verdiler.. Rusya Ukrayna ile uğraşırken elindeki gücü kullanabileceği potansiyeli test ettiler sonra amaçlarına giden yolda ne yapabileceklerine karar vererek
Ortadoğuyu yeniden şekillendirmeye, oradan kafkasya'ya uzanan bir yol haritasını çizdiler.
Türkiye ve Türk dünyası için önemli olan ZENGEZUR koridoru için 10 bin km. otedeki ABD Azerbaycan ev Ermenistan'ın aynı masaya oturttu ve kontroli kendisinde olan bir yol güzergahına evet dedirtti.
Sizce neler oluyor?
ABD Kafkasya 'da ZENGEZUR koridorunda ne iş yapacak?
Ve Türkiye'de terörsüz Türkiye söylemi ile başlayan bu sürecin bu koridorla bir bağlantısı var mı?
Bu üçgen İran, Ermenistan, Azerbaycan ve Türkiye kıskacındaki yaklaşık 50 km. uzanacak bir yol güzergahı... Bu güzergahtan Kafkasya'ya açılacak koridorda kimler neler bekliyor?
İran ve Rusya nasıl bir tepki verecek?
Bilinmez ama uzun vadeli bir plan devreye alınmış gibi görülüyor. Vatandaşlar olarak bizler sadece duyduklarımıza gördüklerimize ve tarih bilgimize dayanarak sokak ağzı, kahve konuşması ile konuşurken küresel güçler ve stratejik planlar yapan devletler ise sessiz sedasız yollarına devam ederler.
İşte böyle bir dönemde Türkiye ve Türk dünyasını birbirine bağlayacak olan ZENGEZUR koridorunda ABD neden devreye girdi? Ne planlıyor Tüğrkjşye bunun neresinde? zaman gösterecek...
Bu koridoru ciddi anlamda tehdit eden güvenliğini zora sokacak olan bölgedeki PKK varlığı ise bu süreçle kontrol altına alınıyor gibi duruyor. Bu da gösteriyor ki daha önce planlanmış ABD kontrolünde başlatılan ve PKK'ya da emri vaki yapılan Terörsüz Türkiye söylemi de bu sürecin bir parçası gibi duruyor...
Hem bölgede dengeler değişiyor hem de ülkelerin sınırları...
Ama Türkiye de TBMM kurulan bu komisyonda alınan kararlar, tutanaklar 10 yıl boyunca açıklanmayacak, yayınlanmayacak...
Kısacası şu şekilde söylemek daha doğru olacak PKK bilecek ama Türk halkı bilmeyecek.. .
Madem DEM PKK'nın adına bu görüşmeleri yürütüyor o zaman bu da demek ki oluyor ki PKK konudan haberdar ama Türkler şimdilik bu konunun dışında kalacak..
Peki neden?
Terörsüz Türkiye 'yi Türk halkı mı istemiyor? ya da PKK hangi şartları sunuyor ya da bölgedeki değişimi arzulayan güçler neler dayatıyor da bilmemiz gerekenler 10 yıl boyunca saklı kalacak...
Devletin elbette gizli bir yanı olacak?
Devletin elbette hesapları geleceği yönelik vizyonları olacak? Ama en azından konun başlıkları neler konuşulacağını Türk milletininde PKK kadar bilme hakkı vardır.
İşte bunları bilmediğinizde kaygılar başlıyor, umutlar bitiyor...
Bu gün bu sürecin arkasında da ABD ve küresel güçler varsa onların Türk dünyası ve Türkiye için iyi bir şey planlayacaklarını ummak akıl karı değildir.
O nedenle millet olarak temkinli yaklaşıyoruz. Millet olarak sürecin Türk milleti için hayırlara vesile olmasını diliyoruz. Ama Türkiye de son dönemlerde yeniden başlatılan Türk ve TÜRKİYELİLİK kavramı üzerine yapılan tartışmalar ise bana tekrar Adolf HİTLER'in KAVGAM adlı kitabında yer alan bir sözünü hatırlattı.. İşte o cümleleri varın siz yorumlayın;
" . Bin yıldan çok bir zaman içinde Yahudi kendisine misafirperverlik gösteren milletin dilini o kadar güzel kullandı ki, şimdi kendisi Yahudi kaynağı üzerinde o kadar ısrar etmeyecek, "Almanlık(bunun yerine Türkiyelilik koyarak okuyun) vasfı"nı ön plana çıkarmayı göze alabileceğini düşündü, ilk bakışta bu iddia ne kadar gülünç ve manasız görünürse görünsün, o "Cermen(bunun yerine Türk koyarak okuyun)" ve dolayısıyla bugün de "Alman" şekline girmek cesaretini kendinde buldu, işte bundan sonra akla gelebilecek en korkunç aldatmalardan biri ortaya çıktı. Yahudi, bir Almanı meydana getiren vasıflardan sadece birine, yani diline (ve ona da çok fena bir şekilde) sahip olabildiği için, onun Almanlıktan bütün nasibi konuştuğu dile bağlı kaldı. Halbuki ırkı vücuda getiren şey dil değildir. Irkı vücuda getiren unsur kandır. Yahudi bu hususu bütün milletlerden daha iyi bilir. Bunun için dilinin bozulmasına önem vermeyerek, kanının karışmamasına dikkat eder. Bir kimse gayet kolay dilini değiştirebilir. Bu, o kimsenin düşündüklerini, fikrim bir başka dille ifade etmesini sağlar. Yoksa dilini değiştirmiş kimse fikirlerini değiştirmiş olamaz. Böylece Yahudi çeşitli diller konuşurken Yahudiliğinden hiçbir şey kaybetmez. Bin yıl önce Ostie'de ticaret yaparken Latince konuşsa da, günümüzde buğday üzerinde spekülasyon doğururken Almanca söylese de, daima aynı halde, ayni Yahudi olarak kalır." diyor kitabında yorum sizin ...