ŞEHİTLER SEMADAN İZLER, GAZİLER YAŞARKEN HİSSEDER!

Ülkemizin dört bir yanında yine büyük posterlerle donatıldı!
Neden?
Belki unuttuğumuz, belki sadece artık günlere haftalara sığdırmaya çalıştığımız ‘19 EYLÜL ŞEHİT VE GAZİLER GÜNÜ’ ile ilgili…
Unutuldu sözünden kastım, unutulmuş olmalarından dolayı ya da hatırlanmadıklarından değil..
Toplum olarak sıradanlaşan her değer gibi gazilerimizi de artık sıradan bir vakja bir olaymış gibi eğerlendirmeye başlamış olmamızdır.
Son dönemlerde basına yansıyan ayağını uzattığı için darp edilen, kartı geçersiz sayılıp araç şoförünün sözleri ile vurduğu bizlerin millet olma yolunda baştacımız GAZİLERİMİZ…
Kıbrıs’ta Beşparmak dağlarına ismin kazıtan, Kore’de gögsümüzü kabartan yaptıkları ile dosta güven, düşmana korku salan gazilerimiz..
Şehitler verdik onlar kendilerine verdiğimiz değeri semadan izler, Gaziler yaşarken hisseder. Onlar Şehitlerin silah arkadaşı, dünyadaki emanetleridir vatan topraklarına, milletin evlatlarına…
Onlar yaşarken o acıları yaşayan yanında şehit düşmüş arkadaşına yanan, uzvunun bir parçasının olmadığını hissettikçe ‘HİLAL DALGALANSIN, VATAN SAĞOLSUN’ diyen yürekli insanlar topluluğudur; GAZİLER…
Bu gün bu topraklarda özgür ve bağımsız yaşıyorsak ve yaşama mücadelesi veriyorsak hiç unutmamız gereken ve saygı göstermekte kusur etmemiz gereken bu topluluğa maalesef yeterince değer veremiyoruz. Neden mi? televizyon ekranlarında sitemlerle dolu bakış, yalvarış ve yakarış içerisinde olan gazilerimizin beyanatları, yansıyan haberler yetmez mi…
Televzyonlarda haberlerde ortaya çıkan fotoğraflar da millet olarak bizim ayıbımızdır. Bir düşünün; normal yaşamda bağışlamaktan dahi korktuğumuz organlarımızı bir sevda, bir ülkü uğruna veren bu canlar, bu gün aramızda bedeni; belki elsiz, belki bacaksız, belki kör, belki sağır olarak dolaşıyorsa ve gerekli itibarı görmekten uzak kalıyorsa sorarım hangi vatan ve hangi milletin evlatları bundan vicdan azabı duymaz..
Duymalıyız!
Onlar aslında vatanın her noktasında yaşayan bireyden bir parçadır. Ve bu parçalar haklarını helal etmedikçe millet olarak vebaldeyiz.. Çünkü yaşadığın vatan, aldığın nefes, kıldığın namaz bağımsız ve özgürlüğe bağlı ise sana bunu sağlayan şehit ve gazilere sen de yürekten bağlanmalı, onların dertleri ile dertlenmelisin…
Bundan 98 yıl Önce Sakarya meydan Muharebesinin ardından Mustafa Kemal Atatürk’e TBMM tarafından Gazilik ünvanı verilmesinin yıl dönümünde Türk ordusunun Yunan ordusu karşısın. gerilemesi üzerine milletvekilleri Atatürk’ün ordunun başına geçmesini ister.
Atatürk bunu nutkunda şu şekilde ifade eder:
“Ben, konuşmalar ve tartışmalarla beliren bu görüşte, gereğı kadar inceleyip irdeliyordum. Son görüşü savunanlar, mantığa dayanan sağlam nedenler ileri sürüyorlardı. Komutayı ele almamı yürekten önerenlerde yapmacık isteklerde bulunanların yaygaraları, derin ve kaygı verici etkiler yapmaya başladı. Benim eylemli olarak komutayı ele almam, bütün Mecliste son çare ve son önlem olarak görüldü. Meclis’in bu görüşü, çarçabuk Meclis dışında da yayıldı. Benim ses çıkarmayışım, komutayı eylemli olarak ele almaya can atmayışım, sanki yıkımın kesin ve yakın olduğu düşünce ve görünüşünü genelleştirdi. Bunu anlar anlamaz hemen kürsüye çıktım.
Baylar; bu anlattığım durum 4 Ağustos 1921 günü bir gizli oturumda belirmişti. Üyelerin bana karşı gösterdikleri yakınlık ve güvene , teşekkür ettikten sonra başkanlık katına şöyle bir önerge verdim

“ Türkiye Büyük Millet Meclisi Yüksek Başkanlığına,Meclis sayın üyelerinin genel olarak beliren istek ve dilekleri üzerine Başkomutanlığı kabul ediyorum. Bu görevi; kendi üzerime almaktan doğacak yararların çarçabuk elde edilebilmesi, ordunun