İŞKUR İŞSİZİNİ DÜŞÜNSÜN, İŞÇİSİ İLE VAR OLSUN...

Sinop’un ilçeleri arasında İŞKUR denildiğinde belki de ilk akla gelen ilçe Durağan’dır  Neden mi?Öncelikle işsiz sayısı, umut bağlayan ve geçimini buna adapte etmiş ailelerin çok olması, siyasetin gölgesinde ya da tartışmanın tam ortasında bulunması... Kısacası İŞKUR iktidar cephesinin  seçim malzemesi olması nedeni ile her dönem söz verdiklerinin  her İŞKUR’da siyasetçinin karşısına dikilmesi..İşi olanın olmayana hava atması, boşta kalanında sebep araması.... Sebebi ne olursa olsun umutla oynandığında kurallar ne kadar doğru olursa olsun söylenecek söz mutlaka olacaktır.Amma velakin asıl sorun şurda; işçi - işveren tarafından karşılanan primleri ödenen bu gün Türkiye’nin dev asa bir bütçesine sahip olan İŞKUR’un ya da hükümetin uyguladığı bu program ne kadar doğrudur?İşte bu sorunun  cevabı ise işsizlere verilen işsizlik maaşında gizlidir..  Bu gün TYÇP(Toplum Yararına Çalışma Programı) adı altında prim ödemeden işe alınanların  olduğu bunun yanında ise işsizlik ödeneği alan ama sigortası olmayan 1000 TL. ödenekle geçinmeye çalışan işçi kesiminin hakkıdır. Ben inanıyorum ki; mahkemeye bir işsiz bu hak mı? diyerek dava açsa kendi dururken, işsizlik maaşı alırken prim ödemeyenlerin ondan önce işe girmesine yargı dur der!‘Alacaksan önce sana prim ödemiş, işsizini al devleti de kurumunu da zarara uğratma ya da buna da onlara ödediğin maaşı ve sigortayı öde ’ der...Ama bu güne kadar Türkiye bir işsizlik ödeneği alan bir işçi bu yönde bir dava açmadı.... Devlet ya da İŞKUR şayet birini işe alacaksa öncelik işsizlik ödeneği alan, prim ödemiş, ve kasasından maaş ödediği işsizler olmalıdır. Bu sayede öncelikle kasasından maaş ödediği işsize iş bulurken aynı zamanda da prim ödeyen işçisine var olma sebebi olan işçi kesimine karşı yaptırım gücü daha yüksek, siyasetçinin karışmakta zorlanacağı çalışmadığında kontrolü kendinde olan bir alanı açarak şaibeden uzak bir yapı oluşturabilir.‘Prim ödemiş şimdi işsiz kalmış işsizlik ödeneği ödüyorum. Bu programla da hem maaşını veriyor, ekstra bir yük edinmiyor, toplumsal hizmet üretiyorum’ diyerek toplumsal alanda prim ödemeden İŞKUR’dan faydanılamayacağını gösterebilir.Aksi takdirde sadece İŞKUR’u bekleyen hatta İŞKUR sürecinde işten çıkarak ya da sigorta yaptırmayarak esanfın belini büken bu uygulama sadece İŞKUR’a yük, devlete külfet, işçiye kul hakkı, işverene de sıkıntı getirir.  İŞKUR Durağan gibi kırsalda yeterli eleman bulamadığında kurslarla meslek edinmeyi zorlayacak, işsiz kalan işçiye de yol gösterip iş bulmak zorunda olduğu bir kurum olmak zorundadır. Gelişmiş ülkelerde prim ödeyen işçi, işten çıktığında sorumluluk İŞKUR’un olur ve o işçi artık onun kontrolünde iş arar, işe yönlendirilir bulamazsa meslek kursları ile farklı sektörlerde kalifiye eleman olması, özel sektörde uzun vadeli çalıştırarak uzmanlaşması sağlanır.  İş beğenmeme şansı sınırlıdır. Belirli bir sayıdan sonra oradaki İŞKUR yardımları keser maaş ödemeyi keserek yaptırım uygular.. Bizde ise İŞKUR TYÇP adı altında işsizine değil siyasilere malzeme vermekle alan açmakla ünlenmiş durumdadır.Anlatmak istediği alınanlar şaibeli ya da  kura da hile vardır manasında değildir. Asıl sorun kurum siyasallaştığında alımların adil olması bile yeterli kalmıyor olmasıdır. Bizde ise yaptırımı siyasiler sayesinde müdürler, müdür yardımcıları, şefler görür. Asıl personel geri planda kalarak iş üretimi azalır, dedikodu çoğalır, insanlar devletten soğur. Uygulamalar işsizi, işe girenler de vatandaşta farklı algılara sebep olmaya devam eder.Bu kısır döngü yıllardır hiç değişmedi, değişecek gibi de durmuyor.... Gelin;  İŞKUR sadece işçi ile ilgilensin,  işçi üzerinden siyasete malzeme vermesin.. Yoksa gelecekte kaybedeceğimiz kurumlar arasında birde İŞKUR olacak... .  

“ Türkiye Büyük Millet Meclisi Yüksek Başkanlığına,
Meclis sayın üyelerinin genel olarak beliren istek ve dilekleri üzerine Başkomutanlığı kabul ediyorum. Bu görevi; kendi üzerime almaktan doğacak yararların çarçabuk elde edilebilmesi, ordunun maddi ve manevi gücünün en kısa zamanda arttırılıp pekiştirilmesi ve yönetimin bir kat daha sağlamlaştırılması için Türkiye Büyük Millet Meclisinin yetkilerini eylemli olarak kullanmak koşuluyla üzerime alıyorum. Yaşadığım sürece. ulusal egemenliğe en gerçek bir hizmet edici olduğumu, ulusa bir kez daha göstermek için, bu yetkinin 3 ay gibi kısa bir süre ile sınırlandırılmasını ayrıca dilerim. 4 Ağustos 1921”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
Mustafa Kemal

“Büyük Millet Meclisince Bana Mareşal ve Gazi Sanı Verilmesi”

“Baylar, bir başka görevim de, ordu içinde savaşan birliklerin arasında savaşa girmek ve savaşı kendim yönetmekti. Bunu da, gücümün yettiği ölçüde, dahası, bir kaza sonucu olarak sol kaburga kemiklerimden birinin kırılmış olmasına bakmadan elimden geldiğince yapmaya bütün varlığımla çalıştığımı sanırım. ‘Sakarya Savaşının sonuna değin askeri bir aşamam yoktu. Ondan sonra, Büyük Millet Meclisince bana “Mareşal” aşamasıyla “Gazi” sanı verildi. Osmanlı devletince verilen aşamayı yine o devletin almış olduğunu biliyorsunuz.“

19 EYLÜL GAZİLER GÜNÜ SADECE GAZİLERİN
DEĞİL. SENİ SEN YAPAN DEĞERLERiN ADIDIR.