Yeni yıl dedikleri şey rakamların yer değiştirmesinden ibaret bir dönüm gecesidir. Her geçen yılın ağırlığı biraz daha biz insanların omuzlarına çökmekte ve ağırlığını hissettirmektedir. Sevincin, saygının, sevginin, duygunun, hayallerin düşüncenin, mutluluğun içimizden kalkıp gittiği, yüreklerimizi terk ettiği günlerin sonudur her gelen yeni yıl. Aslında bir muhasebe günüdür, aslında yüzleşmesi, hesaplaşmasıdır insanın kendisiyle..
17 yıldır ülkemiz eski günlerini arıyor. Eskiden dediğimiz şeyleri hasretle özlüyoruz. Gelen her yıl insanın ömür sermayesinden bir adım daha eksilmedir. Yaşlılıktır, bir sondur, sonun başlangıcı olsa da bir arayıştır, akıp giden zamandır.
Takvim yapraklarından başka ne değişti? Huzur var mı? Adalet var mı? İnsanlık kaldı mı? Eskilerden neyi yaşıyoruz? Hangisi her geçen gün biraz daha artıyor? Git gide yok oluyor, köreliyor, gözden ırak, kayboluyor. Yeni bir miladi yıla daha girdik. Girmesine girdikte bu çılgınca eğlenceler, silah sesleri açıkça kimin neye sevindiğine bir türlü anlam verebilmiş değilim. Ülkemizde iç huzur, barış, sevgi, samimiyet, adalet bunların hemen hemen hepsi ülkemizden kalkmış gidiyor. Neyi tesis ediyoruz? Ekonomik çöküntü, adaletsizlik yeni yılın girmesiyle fırsatçılıkla gelen büyük puntolu rakamlı kazık gibi zamlar. Yılbaşı mı girdi, yoksa çökertilen ekonomiye can suyu olsun diye kazık gibi gelen zamlar mı? Miladi olarak girdiğimiz 2019’dan pek umutlu olmadığımı geçen yıldan beri yazıyor, ifade ediyorum. Her geçen günü özlemle arıyoruz. Her geçen yılı mumla arıyoruz.
Ne diyelim hayırlısı olsun..
Yılbaşı demişken..
Türk milletinin vergileriyle beslenen Suriyeliler 2018’in son gecesinde Taksim’de yılbaşı kutlayıp, kafa çekip Taksim meydanında Suriye bayrağı açtılar. Madem bu kadar bayrak sevdalısıydı bunlar bu ülkede ne işleri var? Hangi amaçla boş boş bu ülkede yaşıyorlar? Bu hususta kibar olamıyor ve “Defolsunlar, gitsinler” buradan diyorum. Kendi ülkelerinde Suriye’de bayrak açıp erkek! olduklarını orada göstersinler, orada bayraklarını bağıra bağıra açsınlar. Suriyeliler konusu ileride büyük bir tehlikenin işaret fişeğidir. Her geçen gün biraz daha nüfusları artıyor. Her 10 kişiden birinin suriyeli olacağı rakamlarla ifade ediliyor. Taksim’de yaşananlar sadece bugün olanlar. O gece orada bulunanların hiç birisi yaşlı değil, çocuk değil. Bunlar bana göre, müslüman da değil. Ben açıkcası istemiyorum. İsteyen varsa da evine alıp beslesin, büyütsün!..
Poşet kavgası!
Marketlere niye kızıp köpürüyorsunuz ki? Artık bu ülkede poşet vergisi diye bir kanun var. Bunu yasallaştıran, parasal hale getiren ve bu yasayı yürütmeyen, uygulamaya koymayan marketlere de ceza-i şart işlemi koyan hükümetin ta kendisi değil mi? Bunu yasal zorunluluk hale getiren ülkeyi tek başına yöneten tek adam sisteminin ta kendisi değil mi? Şayet bir tepki gösterecekseniz AKP binalarının önlerine gidin. Saraya gidin. Marketin, market çalışanının suçu ne ki? Çoğu marketler zaten yandaşlara ait!..
Günahınız o kadar büyük ki!
Biz suriyeliler büyük tehlike demedik mi? Recep Tayyip Erdoğan’a oy verip daha sonra suriyelilerin varlığından rahatsız olanlar, gerçekten çok komiksiniz. Bu ülkeye vatanından kaçan bu insanları Recep Tayyip Erdoğan sokmadı mı? O halde daha ne diye oy veriyorsunuz? Gerçekten artık sizin gibi insanlara üzülmüyorum. Allah sizi ıslah eylesin. Her haltı yiyip herkese “dinsiz”, herkese “vatan haini” diyen siz değil misiniz iki yüzlüler? Sizin sayenizde ülke bu halde.
***
Sevgiye ihtiyaç var..
Her şey var herkeste...
Mal var, mülk var.
Para var, araba var.
Olmayanda var tabi.
Ama ortak bişeyimiz yok o da
SEVGİ............
