Hayat hep bir mücadeleyle geçiyor.
Herkesin bir uğraşı var. Beyninde yüklü bir ağırlık var herkesin. Kalbinde ağır bir duygu. Bazen acıları hissediyor, bazen de mutlulukları hissediyor insanoğlu. Kimi toprak için mücadelede. Kimi ekmek için mücadelede. Kimi de vatan, bayrak için mücadelede. Kişisel çıkarlar için mücadele başka, ülkenin milli ve manevi değerlerini korumak adına mücadele daha başkadır. Ülkenin bir karış toprağının satılmaması, hırsızlığın, arsızlığın olmaması, anaların ağlamaması, çocukların, kadınların tecavüze uğramaması, ülkede adaletin tesis edilmesinin istenmesi kişinin karnını doyurmasından çok daha mühimdir. Çünkü hepsi bir gelecektir. Hepsi birer milli meseledir. Hepsi manevi bir meseledir. Bizim mücadelemiz de hep bu yönde devam etti. İslam’da da bu mücadelenin karşılığı Cihad’dır. Bir amaç uğruna yapılan uğraşın ta kendisidir. Hz. Peygamberimiz (s.a.v) efendimiz bir Hadis-i şeriflerinde şöyle buyuruyor: “Bir kimse, bir kötülüğü gördüğünde imkânı varsa onu eliyle düzeltsin. Ona gücü yetmeyen diliyle düzeltsin. Ona da gücü yetmeyen kalbinden o kötülüğe buğzetsin.”
Gördüğümüz kötülüğe dur deme mücadelesini yaşıyoruz. İktidarda olanların yıllardır yanlışlarını yazıyor, kötü olanları tenkid ediyor ve düzelmesi için yazı kaleme alıyoruz. Her daim doğru olanı yazmaya, söylemeye gayret ediyoruz. Şu zamanda doğruları söylemek adeta bir suç örgütü gibi görülüyor. Yazmak bedel ödetiyor. Stres yaşatıyor. Oysa güzel bir dünya hayal ediyoruz. O dünyada tertemiz hep birlikte yaşayalım diyoruz. O dünyayı kirletmeyelim, kirlenmesine asla müsaade etmeyelim diyoruz. Hep yazıyoruz kalem suçlu. Hep söylüyoruz söyleyen suçlu. “Nedir bu?” diye soramıyoruz. Soru sorma sanatı kaldırıldı. Biat kültürü ve doğru söyleyenin, soru soranın, “Kafasını ezin!” otoritesi yerleştirildi. Adli makamlar, “Şu yanlış gidiyor!” diye uyaranı sorguya çekiyor. Yanlışa gideni, yanlışa götüreni, yanlışta ısrar edenleri değil!..
Makamlar kişilere göre yönetiliyor..
Kişilere göre hüküm veriliyor..
Güçlü olan adaleti satın alıyor.
Biat ettiriliyor. Boyun eğmesi isteniyor.
Ülkede her alanda bozukluk var.
Sağlıkta çığır açtık dediler.
Herkes hasta olmaya mahkum.
Eğitimde çığır açtık dediler.
Eğitimle uzaktan yakından alakasız yeni nesil topluluklar yetişiyor. Hangi gençliğe baksam ümitsizim. Çevrenize, çevremize baktığımızda bu durumu bizler görüyor, sizlerde görüyorsunuzdur. Okullarda, eğitim yuvalarında eğitimsiz bir ticari faaliyet gözüküyor. Eğitimsiz bir ticari kazanç ortada. Şuursuz, cahil ama teknolojik bir yapıyla karşı karşıyayız.
Eğitim sezonu açıldı..
Teknoloji ilerlese de ülkemizde “Eğitim” geriliyor. Anlat anlat bitmiyor sorunlar..
Aklıma geldi yine dökmek istedim satırlarıma. Daha öncede yazmıştım..
Bir hafta simit satıyordum mahalle aralarında...
Bir hafta da su....
Hem okuyordum,
hem çalışıyordum...
Ortalama 10 yaşındaydım...
Küçük bir berber dükkanına işe girmiş çalışıyordum. Akranlarım top oynuyordu. Bende berberde çıraklık yapıyor, yer süpürüyor, pür dikkat ustamı takip ediyordum...
Bir gün yine müşteri geldi.
Traş oluyordu.
Dükkanın içinde aynadan top oynayan çocuklara dalmış onları izliyordum..
Dalmışım işte..
İçim geçmiş...
Çocukluk ya...
Dirseğimi koymuşum tezgaha, “Ahh keşke bende oynasam” diyordum..
Tam o esnada ustam, kulakları çınlasın bir tokat vurdu ki bana gözlerimden şimşekler çaktı sanki...
“Dışarıya değil, buraya bak!.”
“Nereye bakıyorsun?” dedi...
“Oynayacaksan git oraya” dedi...
Sesimi çıkaramadım...
Geçtim arka odaya çay yaptığımız bir yer vardı orada gizli gizli ağlıyordum...
Oturdum bi süre ağladım..
Sonra aynaya baktım hırs yaptım..
Ben bu işi öğrenip usta olacağım diyordum..
Ve oldum...
Aynı iş yerinde hem kalfa olarak, hem de usta olarak çalıştım. Bir çok çırağın da yetişmesine sebep oldum...
Hem okudum, hem çalıştım...
Kimsenin gözüne girmek için mücadelem hiç olmadı. Sinop Durağan Kozluca köyünde gariban ağlayan bir kadının perişan hali de, benim gazeteci olmama sebep olmuştu..
O gün yemin ettim..
Nerede ağlayan varsa, nerede haksızlık varsa, nerede yanlışlık varsa yazacağım diye. Hep doğru söylemeye çalıştım..
9 köyden kovuldum. Güzel yalan söyleyenlerde hep 9 köye muhtar oldu.
Tüm mesele doğru istikamette olabilmek.
Doğruyu her şartta savunmaktır.
Ne olursa olsun..
Uçurumdaki doğruluk sizin mücadelenizin en şerefli madalyasıdır.
Gazilerimiz şerefimiz!
Bugün Gaziler günü..
Gözünü kırpmadan kendisini feda eden onur duyduğumuz şerefli gazilerimizin günü. Onlar her şeyin en güzeline layık. En iyisine layık. Bugün onlara verilen değer, aslında değer değil. Çünkü o kadar olaylara şahit oluyoruz ki, onlara yapılan muameleler yüreklerimizi burkuyor. Gazilerimizin bu anlamlı gününü kutluyor, şehitlerimize Allah’tan rahmet, yaralı gazilerimize acil şifalar diliyorum. Allah onlardan razı olsun.