YANILIYORSUNUZ HATİP DEĞİL CAM GÜZELİ!

16 yıldır aynı vaatlerle seçime gidiyor AKP teşkilatları. Halk bu vaatlere artık inanmıyor. Tüm gücü, yetkisi, makamı, OHAL’i, KHK’leri, meclis çoğunluğu, tek adamın iki dudağı arasına kıstırılmış bir politika halka heyecan vermiyor. Erdoğan’ın yorgunluğu apaçık ortada. AKP bünyesinde bir tek Erdoğan var her alanda olan. Medyanın tamamı, devletin tüm organ ve imkanları, muhalefete konulan ambargo, her imkan ve olanak Erdoğan’ın önünde olmasına rağmen mutsuz, sinirli, yorgun, “Beni bırakın artık gideyim” der gibi. “Milletim tamam derse çekilirim” ifadesi de aslında bir mesajdı kendi seçmenine. “Cam güzeliyim ben hatip değil!” Cumhurbaşkanı Erdoğan, ısrarla söylediğimiz prompter konusunda bizi yine doğruladı. AKP Genel Başkanı önündeki cam prompter olmasa halkın karşısında doğaçlama konuşamıyor, adeta dili tutuluyor ve susuyor. Geçtiğimiz günlerde Diyarbakır’da konuşma yaparken birden bire önündeki prompter bozuldu ve kendisi dondu kaldı. Prompter bozulunca, donup kalınca korumalarına, “dangalaklar” dediği iddia edildi. Görüntüleri izlediğimde kürsüden korumalarını çağırıp fırça attığı görülmekte hatta, “Benden izinsiz namaz mı olur” dediği de ileri sürüldü. Meydanlardaki her konuşması camdan cama. Belli ki, hiç bir lafı içten, hiç bir lafı samimi, hiç bir lafı doğal ve doğaçlama değil. Başkalarının hazırladığı kendisinin bile belki de onayından geçmediği hazır konuşmalar duracağı yönlere yerleştirilen cam ekranlara yansıtılıyor. Kendisinin konu ve içerik hakkında ne düşündüğü değil, aksine danışmanlık görevini yürütenlerin tamamen “algı” kampanyasına yönelik konuşma içeriği hazırladığı ortada. Bu durum ileri de, zamanla kendi kendini yalanlamaya kadar götürebiliyor. Bunu da, “Aldatıldık, kandırıldık, yanıldık” diyerek üstünü rahatlıkla kapatıp örtebiliyorlar. Süleyman Demirel’in 1992’de Isparta’da açtığı üniversiteyi bile, “Isparta’da üniversiteyi biz açtık” diyen Erdoğan’ın danışmanlarından yana büyük bir kaybı var. Allah’tan her şeyi üstün körü alkışlayan bir seçmene sahip. “Ay’a yol yapacağız desek inanacak bir seçmen var” dedikleri gibi. Diğer Cumhurbaşkanı adaylarına gelince.. MERAL AKŞENER.. En büyük ambargoların konulduğu, yasakların kişisel olarak uygulandığı, imkanların ve olanakların kısıtlandırıldığı, önüne set çekilen, hatta kamyonlarla yolları kapatılan, medyadan aleni gizlenen, hiç yokmuşcasına varlığını hissettirmesine engel olunan Meral Akşener her şeye rağmen sessiz bir yığınlığın bağrına basıp kucakladığı, ümitlendiği, alternatif olarak gördüğü, “halkın içinden biriyim” mesajını verdiği, tek başına propaganda yürütüp iftiralara rağmen halkın bağrına bastığı meydan meydan halkın karşısında projelerini anlatıp arı gibi çalışan bir isim. Darbelerin, 28 Şubat’ın asıl mağdurlarından birisi olmasına rağmen bunu bir seçim malzemesi yapmadan bir devlet terbiyesi çizgisinde akıllıca, vakarlı bir duruşla yoluna devam ediyor. Ekranlarda, gazetelerde neredeyse hiç yok. Yüzünü görebilene, sesini duyabilene aşk olsun. Sokaklarda posterleri flamaları, reklamlarına müsade edilmiyor. Bu şartlar altında seçime giden İYİ PARTİ Genel Başkanı Cumhurbaşkanı adayı Meral Akşener rakibi Erdoğan’ın en çok çekindiği isim. Karşısına çıksın istemiyor. MUHARREM İNCE.. Muharrem İnce’nin meydanlardaki performansı oldukça ilgi çekici, oldukça başarılı ve doyurucu. Gittiği yerlerde AKP muhalifi olanlara yönelik atılan iftira ve algıları ters köşeye yatırıp gole çevirebiliyor. Kolay lokma değil. Erdoğan’ın tek avantajı her seçim olduğu gibi bu seçim de de “camiler ahır yapıldı” iddiası üzerinden CHP’yi vurmak ve sağ seçmeni din üzerinden etkileyip Muharrem İnce’yi rakip görmek istemesidir. İnce’nin önündeki handikapı ise sağ seçmen nazarında CHP algısını bertaraf edebilmesinden geçiyor. CHP kimliği bir kenara muhafazakar kesimden kişiliği ve özgüveni ile sağ seçmenden güven ve oy almasında hiç bir engeli yok aksine insanlara heyecan veriyor meydanlarda. Hükümetin fetö övgülerini halka izletiyor, prompter olmadan konuşamadıklarını, candan değil camdan konuştuklarını izletiyor halka. Kısaca İnce, hazırlıklı, istekli, samimi ve içten. TEMEL KARAMOLLAOĞLU.. AKP’nin yanına çekmek isteyipte çekemediği her şeyi elinin tersiyle iten sağlam bir siyasetçi. Saadet Partisi’nin önündeki engellerinin arttırılmasıda Temel bey faktörü çok yüksek. Tane tane konuşuyor, nokta atışlara, ok gibi teşhis vuruşlara temas ediyor. Aynı yasakları tıpkı diğer muhalif adaylar gibi o da yaşıyor. Nereye gitse sesi kısılıyor, kesiliyor, medyada hiç ama hiç yer almayan adaylardan biri de o. Dili kuvvetli, konuşmaları, halka yaklaşımı, projeleri millet ittifak’ından yana tavır alması epey takdirle karşıladı. Çünkü saray ikna edemedi, Bahçeli ve Destici gibi kendini bir koltuğa teslim etmedi. Davasına sahip çıktı. Tüm olanakları kendisinde olan Erdoğan’ı bir kenara koyalım. Muhalif adayların kısıtlı imkanlara rağmen performansı çok iyi. Üçü de doğal ve doğaçlama konuşuyor. Cam hatibi değiller. Bu onları daha da içten yapıyor. En azından “Aldatıldık” demeleri çok zor. İnce, Akşener, Karamollaoğlu umut bekleyen halk için tam istediği gibi bir çalışma yürütüyorlar. Meral Akşener’in ana akım medyada tamamen gizlenip gösterilmemesi, saklanması, sanki iki aday yarışıyormuş algısı oluşturması da bana pis kokular da yayıyor. Meral Akşener ve Temel Karamollaoğlu neredeyse hiç gözükmüyor. Muharrem İnce’nin bu tezgahı bozması lazım. Bu Erdoğan’ın bence istediği bir zemin. İnce, “Diğerlerini de çıkarın” demesi lazım. Gerçi kendisi de son zamanlarda kısa kısa yer almaya başladı. Ana akım medya yatıyor, kalkıyor “Erdoğan” diyor. Devletin kanalı TRT bir hafta içinde Erdoğan’a 67 saat, İnce’ye 6 saat, Akşener’e 12 dakika, Temel beye 0 dakika yer verdiği ileri sürüldü. Şimdi bu nasıl bir düzen? Erdoğan eskisi gibi değil fakat çok rahat davranıyor. Aynı zamanda öfkeli. Kendisi hariç herkese engel koyduruyor. Her şey yetki anlamında kendi elinde olmasına rağmen seçimi kaybetme riski çok yüksek ve bu durum yüzüne de yansıyor. Buna rağmen bir yandan kaybetme riski de taşımıyor oysa kaybedecek. Geçen yılki referandumda gerçekte kaybettiği gibi tekrar YSK eliyle, mühürsüz oylarla, Suriyelilerle kazanması mı sağlanacak? Mitingleri bomboş, kendi seçmenleri bile gitmiyor, teşkilatlarında heyecan bitmiş. Kimse aynı vaatlere inanmıyor. Ama Erdoğan çok rahat. Her şeyi ayarlanmış gibi sanki. Bu seçim çok önemli, ne yapıp edip sandığa gitmeli, yoksa durum çok vahim. Hem de çok. Küfür, hakaret, bizden değilsin. Tüm medyada kendinizden başkasına yer verdirmeyeceksiniz, vergimizle devletin tüm imkanlarını babanızın malı gibi çar çur ederek kullanacaksınız, ailenizi, yandaşlarınızı lüks içinde yaşatacaksınız, devletin parasını sırf oy uğruna getirdiğiniz maaşa bağladığınız Suriyelilere oy kullandıracaksınız, ölülere seçmen listesi çıkaracaksınız, sokaklarda, caddelerde kendinizden başkasının posterini, afişini astırmayacaksınız, diğer partilerin mensuplarına saldırtacaksınız, sokaklardaki geçişlerini bile devletin çöp kamyonlarına kapattıracaksınız, stand açtırmayacaksınız, kendinizden başka herkese, “hain, terörist” diyeceksiniz, herkesi tehdit edeceksiniz, kaybetme korkusu ile aleni iç savaş çağrısı yapacaksınız, sata sata üretmeyen bir ekonomiyi açıkca, “biz mahvettik ama düzelteceğiz” deyip milleti yine meydanlarda kandıracaksınız, YSK’ya “yine bizi kazandırın” diyeceksiniz, her şeye, herkese, kendinizden olmayana tüm suçlamayı yapacaksınız, muhalif olanlara “dinsiz bunlar” diyeceksiniz, sanki haşa, “Allah sizmişiniz” gibi sıkılmadan karar vereceksiniz, her haltı “din iman” diyerek siz yapacaksınız sonra çıkıp meydanlarda, “Seçimi biz kazanacağız” diyeceksiniz. Buna rağmen küfür, hakaret, tehdit her şey sizde. OHAL ve KHK ile kafasına estiği gibi istediğinizi yapan, bozan, tüm yetki ve güç sizde iken böylesiniz. Artık bırakın bu kavgayı. Bırakın bu intikamı. Filler tepişir ezilen çimler olur. Kendinize gelin. Çok değil azıcık..