Ülkemizin saygın üniversitelerinden biri olan Boğaziçi Üniversitesi geçtiğimiz günlerde skandal bir etkinliğe ev sahipliği yaptı. Yunan asıllı İngiliz yazarın konuşmacı olarak katıldığı etkinliği ise Boğaziçi İslam Topluluğu düzenledi. Yani etkinlik bir Türk Üniversitesinde kendini Müslüman sayan gençler tarafından düzenlendi. Konukları ise Yunan asıllı bir İngiliz...
Bu yazar(!) hem Yunanlı atalarına hem de onların destekçisi İngilizlere bu topraklarda verdiğimiz dersin acısını unutamamış olacak ki Kurtuluş mücadelemize ve Atatürk’e karşı adeta kinini kusmuş. Asıl garip ve üzüntü veren durum ise o mücadeleyi verenlerin torunları bu küstahı alkışlamaları...
Yine basından öğrendiğimize göre bu küstah yazar, amacı milli ve manevi değerleri gençlerimize benimsetmek olarak bildiğimiz bir vakıf olan TÜGVA’nın etkinliğine de katılarak plaketle taltif edilmiş.
Bu haberleri okuyunca geçtiğimiz yıllarda kaybettiğimiz bir büyük değer olan Oktay Sinanoğlu’nun gençlerimize seslenişini hatırladım. Bakın nasıl sesleniyor gençlerimize:
“...GENÇLER, Türkiye’ de adet haline gelmiş göstermelik işlerden kaçının. Sırf üniversite bitirdi desinler diye, ananız babanız öğünebilsin diye yükseköğrenime gitmeyin.. Sonunda ancak kendinizi kandırırsınız. Temel gayeleriniz, kendinizin ufak çıkarları ötesinde, kendiniz dışında, bu ülke, bu ulus, Türk dünyası, Avrasya, insanlık için olsun. Yüksek hedefleriniz için çalışın. O zaman, kendi durumunuz da kendiliğinden düzelecektir. Maddiyat ve maneviyatı dengeleyin. Formülünüz ‘bilim’ + ‘gönül’dür. Bu iki kanadın biri eksik olursa ne kendinize ne de insanlığa hayrınız dokunur. Gündelik siyaset, çıkar grupları, dışarıdan güdümlü gizli veya açık ‘cemiyet’lerden uzak durun. Atatürk’ün dediklerini bol bol okuyun, onları işte bu günler için demiş, yazmış. Türkiye’nin şerefli, refahlı, itibarlı ve bağımsız geleceği için Atatürk yolumuzu çizmiştir. Dış ülkelerden, onların yerli kuyruklarından medet ummayın. Gayeleri bize yardımcı olmak değil, Türk adını tarihten silmektir.
Dünyanın neresinde olursanız olun, kimliğinizi, Türk dilini, Türk tarih ve kültür bilincini, binlerce yıllık geleneğini kaybetmeyin. Dış ülkelerde ne kadar kimliğinizi korursanız yabancılar da size o kadar itibar edecektir.
Başkasını taklit etmeyin. Kendi yolunuzu çizip azimle yürüyün. O zaman herkes sonradan sizi taklit edecektir. Eğitimde önce bir meslek, gerçek bir beceri, bir altın bilezik sahibi olmaya bakın. Ne yaparsanız yapın en iyisini yapın. Siyasetçinin bilimcinin en kötüsü olunacağına tamircinin parmakla gösterilen en iyisi olmak yeğdir. Bulabilirseniz Türk okuluna, eğitimin Türkçe verildiği okullara gidin. Konulara merak sarın, not için çalışmayın.
O meslekte yararlı olacak bir yabancı dili öğrenin. Bülbül gibi konuşup yabancıdan ayırt edilemez hale gelmek hiç şart değil.
Unutmayın ki Türk olmak bir kafa gönül isidir. Türk kültürüyle, diliyle, ata sevgisiyle Türk’tür. Soy sop meselesi karıştırarak, o her şeyimizi borçlu olduğumuz şerefli atalarımızı karalamaya çalışan iç düşmanların kitaplarına, yaygaralarına kulak asmayın. Kültür genleri, ırk genlerinden daha önemlidir. Vatani, milleti için her türlü fedakârlığa hazır bir taban gerekiyor. Bu taban son elli yılda hayli eritilmiş, kafası, gönlü karıştırılmış, birbirine düşen kesimler, dışa bağımlı sahte aydınlar, içinde vatanının geleceğini düşünmeyen, daha da acısı vurdum-duymazlaşmış kalabalıklar oluşturulmuştur. Bu durumda gerçek bir önder çıkabilse bile başarılı olma şansı pek azdır. Simdi yapılacak iş hızla bu toplumun yeniden kaynaşmasına, bilinçleşmesine, vatanını, milletini kendisinden önce düşünen insanların çoğalmasına önayak olmaktır. Türkiye’yi tekrar Kuvayi - i Milliye ruhu, Atatürk ruhu kurtaracaktır.”
Bu sözlerin üzerine başka ne denebilir ki… Mekanı cennet, ruhu şad olsun.
