Yıllar; devletler için satranç gibidir..
Günü birlik politika üreten, seçmene şirin gözükmek için sürekli açık veren politikaların, uzun yıllara yayılan politikalar karşısında kaybettiği isimdir yıllar..
O nedenle yıllar insandan götürür..
Devletleri ise politikaları ayakta tutar gelecek nesiller için çalışan üreten strateji geliştiren devletler yüzyıllık hesaplarla yarınlara hazırlanırlar…
Kapalı olan toplumlar her yenilikte kendilerine sunulanların en güzeli olduğunu düşünerek sorgulamadan, üretmeden tüketmeye alıştıklarında kendilerine verilenle mutlu olur, başkasını düşünme alışkanlığını kaybeder..
Bu gün toplumumuz refah bakımından, kişi başına düşen araç sayısı bakımından, yollarda görülen zenginlik bakımında oldukça güçlü bir görüntü çizmektedir. Bu durum; üretimdeki durumumuzu, dünya pazarında ihraç ettiğimiz ürünler bakımından nerde olduğumuzu, sorgulamamıza düşünmemize engel teşkil etmekte, vatandaşta cebine girenle avunmakta, üreten kesim, çiftçi ve esnaf ise kara kara düşünmektedir.
Bir şarkının mısralarında olduğu gibi; hayaller Paris, gerçekler Durağan!!!…
Maalesef zorlukları yaşamış, zor günlerde köyüne gelen stabilize yola muhtaç, telefonu görmemiş, maaşı olmayan, sigortası ödenmeyen muhtarlardan, evde bakıma kadar bir çok yeniliğe imza atmış bir hükümete laf etmek, eleştirmek zordur!!!!???...
Çünkü besledikleri, maaş verdikleri üretmeyen kesim için esnafı anlamak, üreticinin durumunu sorgulamak zor bir zanaattır!!!!
Bu şuna benzer devlet için asgari, ücretteki fiyat artışı önemli bir yük olmamasına karşılık özel sektörde ciddi bir maliyet, esnafın Bağkur’una , işverenin SSK Primlerine, işçi giderine ciddi yansımaları olan bir olgudur. O nedenle yükselen asgari ücrette kapı önüne konulacak ya da işsiz kalacak bir çok emekçi 2020 ‘de işsizlikle karşı karşıya kalacaktır. Artan maliyetler, düzelmeyen piyasa ve belirsizlik sadece işsiz rakamlarını yükseltirken asgari ücretli de güncellenen(zamlı) enflasyon ve giderler karşısında hem işsiz kalmanın hem de ekonomik sıkıntıların içine girmenin verdiği bunalımla yaşayacaktır…
Yaşayabilirse…..!!!
O nedenle 2019 31 Mart yerel seçimleri ve ortaya çıkan sonuçların yarattığı domino etkisi yeni yanlışların kapısını aralayacaktır!!!..
2019 bitip 2020 yılına girdiğimiz şu günlerde gerilimden medet uman ve demokrasiyi sadece kendisi için araç kabul edenler söylemlerine bu tutumu da yansıtmış durumdadır.
Örneğin Cumhurbaşkanı ve Ak Parti Genel başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kanal İstanbul projesi için söylediği “İsteseniz de istemeseniz de Kanal İstanbul yapılacaktır.” sözleri bir akıl ya da güç tutulması değilse demokrasiyi halkın iradesine hiçe saymaktır. Bunun yerine kutuplaştırıcı, itici değil de daha akılcı ikna edici bilimsel metotlarla toplumun karşısına çıkılsaydı ‘kanal İstanbul’ anlatılsaydı daha yararlı olurdu..
Oysa 2020 ye girerken başlayan ‘kanal İstanbul’ tartışması bir televizyon kanalının kurulması ya da bir binaya verilen isim değildir!!!!Kanal İstanbul kıtaların yeniden dizayn edilmesi, Avrupa yakasındaki İstanbul’un bir adaya dönüştürülmesi Trakya ile 2. Kez kara bağlantılarının koparılmasıdır!!! Bu durumun stratejik unsurları, ordular için kara kuvvetlerinin nakledilmesinde yaşanacak sorunlar ya da Avrupa’nın Türkiye’ye yönelecek tehditleri karşısında 40 bin Durağanlı’nın yaşadığı Çorlu gibi Trakya daki Türk unsurların nasıl tahliye edileceği nerelere sığınacağı düşünülmüş müdür? Ada olacak olan İstanbul’da yaşanacak bir depremde milyonlarca insanın panik halinde neler yaşanacağı öngörülmüş müdür?
Mutlaka düşünülmüştür… Düşünüldüyse bunun kamuoyuyla paylaşılması yurt topraklarını koruyan ve bir ülkenin teslim alınmasında en önemli unsur haline gelen Kara Kuvvetleri’nin, Türk Silahlı Kuvvetlerinin ne düşündüğü kamuoyuyla paylaşılmalıdır.
Yoksa ‘istesenizde istemesenizde yapacağız’ sözüne dünya da yaşanan örneklerle cevap verecek olursak Panama Kanalı; Kolombiya’ya aitken görüşmeler Kolombiya’yla sürerken, görüşmeler sona erdi. ABD ve emperyalist ülkelerin baskısı ile 1903’te Panama, Kolombiya’dan bağımsızlığını ilan ettikten hemen sonra Amerika Birleşik Devletlerine kanal yapımı için izin verdi. Kanalın iki tarafındaki 16 kilometrelik toprak şeridi üzerinde de yönetim yetkisi verdi….
2. Dünya savaşında işgali önlemek ya da düşman güçlerin şehirlere girişini yavaşlatmak için köprülerin uçurtulduğu düşünüldüğünde bunların stratejik hamleleri ‘isteseniz de istemeseniz de yapacağız’ sözünde hesaplanmış mıdır?
Velhasıl dostlar 2020’ye kanal İstanbul diye başlayan ama Ada İstanbul’a giden bir süreçte soru şudur ; Kanal İstanbul günü birlik sükse yaratan politikaların mı yoksa yıllara, gelecek nesillere hizmet edecek yüzyıllık planlanan bir yapıt mıdır? Haliç’e giremeyen, karadan gemiler yürüten Türk ordusu Trakya’da yaşanacak sorunlara, göç olgusuna karşı hazırlıklı mıdır?
Velhasıl bu gün bizim planladığımız batının ise yüzyıllardır hayalini kurduğu Vatikan misali bağımsız ‘konstanipolis’ adı ile kurulacak Ortodoks Fener Rum Patrikhanesi’nin de başını çektiği ada bir devlete dönüşürse çözüm ne olacaktır? Sorgulamak gerekir!!! Batının yüzyıllık hesapları karşısında günü birlik politikalar belki Kanuni Sultan Süleyman dönemi yaşatır lakin verilen tavizler güçten gittiğinde, güçten düştüğünde bir imparatorluğu nasıl yediyse geleceğimizi e yıllarımızı da almamalıdır. Kanuni Sultan Süleyman’ın gücü kapitülasyonları ezmiş ama Osmanlı’nın geleceğini yemiştir…
Gelecek yıllarımız; huzur dolu, umut dolu, sağlık dolu, demokrasi dolu, adalet dolu olsun.. Hayallerin Paris’i yaşadığı yerde yıllarımız Durağan geçmesin… Çünkü biz yaşadık, gidiyoruz bu vatan bize gelecekten emanetse emanete sahip çıkarken politikalarımız geleceğimizi perişan etmesin…. Sağlıklı, huzurlu ve sevdiklerinizle birlikte nice yıllar diliyorum…