Bu gün pek fazla bir şey yazmayacağım!!!!
Çünkü anladım ki, söz gümüş sukut altın imiş!...???
Ama hikayeler paylaşacağım kendimce..
Beğenmeniz için değil düşünmeniz için...
Neler mi?
Örneğin ‘bal tutan parmak yalar…’
Bilir misiniz?
Bu biraz edebi kaçtı…
Ama lütfen idare edin..
Ne de olsa atasözüdür…
Atasözü dedim ya bundan olsa gerek; büyüklerini sayanlar bu atasının sözü(!) olduğundan baldan hiç parmak çıkartmamışlar!!!!
Kibirle kasıntı ile gezenler, dilekçe ile dünyaya geldiğini zannedenler parmaklarını balın içinde bulmuşlar diğer garipler neylesin!!!!!…..
Eee yani gariplerde dilekçeyi(!) yanlış yazmış olsa gerek ki; yıllardır uyanmak akıllarına gelmemiş!!!…
Bundan sonraki süreçte; yeni bir dilekçe yazalım da, biz değil bari çocuklarımız bal tutup parmak yalasın diyebilirler!?…
İşte o nedenle; bütün milletin kaldırımları metre ile ölçülüp ceza kesilirken dilekçe ile dünyaya gelen ve ‘bal tutup parmak yalayanlar’ın kaldırımları tapulu alan içinde kaldığı iddiası ile ceza yazılmaması hususunda bal yalayan parmağın bal ile birlikte sallanması durumunda balın sarhoş edici etkisi denetleyenlerde görülür ve ölçü şaşabilir!!!!
İşte bu nedenle kaldırımın tapulu alan ya da tapusuz alan içinde kalması bal yalayan parmak açısından önemli değildir.. Ballı parmak açısından aldırımın nasıl görülmesini istediğidir önemli olan... O nedenle uygulama balın sarhoş edici etkisi geçene kadar ceza kesilemez!… Ne de olsa parmak ballıdır.. İşaret ettiği sınır tapu içerisinde kaldığı kamuoyuna iletilir … Ama tüm kaldırımlar binaların tapulu alanıdır. Ama terk edilmiştir yasa gereği...
Bu parmaklar kutsaldır!
Hem bal yalar, hem de sallanarak işaret dili ile bürokrasi ve de diğer zatı muhteremler kalkan parmağın ve tadı alan dilin nerelere uzanabileceğini iyi bilirler… Çünkü bu parmak ballıdır! Balı yalayan Demokrasi havarilerinin(!) fakiri zengini olmaz.
İşte orada devreye bal tutup parmak yalayan zatlardan önce balı getirip parmağı bala uzattıran, ölçüsünü kaçırıp terazisini şaşıran satıcıya kızmak gerekir!!!…
Eee kardeşim balı pazara getirdiysen ölçende parmak atar, teraziyi tutan da…
Be kardeşim madem bal satacaksın neyine lazım sana demokrasi, sana adalet..
Git kaydol bir yerlere!..
Alkış ver, biraz bağır, biraz deliliğe yat, belki bir yerlere belki de kadrolu siyasete girersin. Eskiden atalarımız bal değerli olduğu için balı tutanın parmak yalamasını doğru kabul etmiş.
Bu gün sen insanlığı adaleti ve devleti boş ver(!?) Kim iktidar git kapısını çal, biraz bağır, biraz çağır yolunda yordamında git..
Belki bal değil ama bazen güç bazen para bazen koltuk bazen de devlet ayağına gelir…
Dedim ya bu gün esti deli gönül bir kaldırım sevdasına tutuldum. Gezerken de düşündüm; bal tutup parmak yala, kaldırımda girer tapulu alana…
Bizi ilgilendirmez(!) ama George Orwell diyor ki,“İktidar, halkı yönetme gücünü elinde bulunduran kişi ya da kişilerdir. Güç tatlıdır. Bu tadı alanlar elinden asla bırakmak istemezler. İktidara sahip olanlar bu gücü kaybetmemek için her şeyi yaparlar.
İktidarın tadını alanların önemli bir kısmı, bu konumu kaybetmemek için deri değiştiren yılanlar gibi her gün başka kimliklere bürünürler”….
Ne yani şimdi Orwell bu sözü söyledi diye bal tutan parmak yalamaktan vazgeçer mi?
Bence de geçmemeli!?
Olsun be deli gönül! Vatandaşın siyasetle yürüyen devlet Yapısında, görüntüsünde dilekçe verme hakkı bittiyse de hesap soracağı vakitte geliyor...
Unutma ki; ferman verenlerin devri bal tutup parmak yalayanları gören milletin balına sahip çıkan arı misali sandıkta ölümüne demokrasiye sahip çıktığı gün son bulacaktır...
Saygılarımla